5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1333
Okunma
Ben bu şehri senden sonra tanıdım,
Gidişinle eskidi binaların güneşe bakan yüzü,
Her yolcuyu bağrına basan caddeleri
Kendi gölgesine yıkılan harabelere kaldı...
Renklerin çoğunu yolcu etti ardın sıra
Senden sonra giyindi en yeni grileri
Yeşilini yosun tutmuş duvarlara ödünç verip
Maviyi terketti ardına bakmadan,siyaha çaldı...
Ne zaman sensizliğine bir avuç tuzlu su serpmek istese şehir
Martıların peşine düşüp gidişini hatırlamaktan korkardı,
Vedanı yolladığın her kabusun sabahında,
Onu yine bir martı çığlığı selamlardı...
Tıkadı kulaklarını nihayet,
Denizleri en dik yokuşların ardına sakladı.
Sonu hiçliğe çıkan her sokakta
Titreyerek ve tükenerek bekledi sokak lambaları,
Adımlarını sildin diye tozlu kaldırımlardan
Adını rüzgarın kekeme çığlıklarına saldı.
Bu;
Gecesine isyankar şarkılarını,
Denizine kavruk bakışlarını
Sokaklarına ürkek adımlarını,
Rüzgarına saçlarının kokusunu bulaştırıp gittiğin,
İzini bırakıp, içinden geçtiğin,
Kendinden geçirip,kendine terkettiğin şehir...
Gidişini milat bilip yokluğunu kuşandı şehir,
Tellerini yitirmiş bir saz kadar sessiz ve telaşsız,
Adresini kaybetmiş bir selâm kadar tenha ve kimsesiz,
Virane oldu,en ücra mahallesine sığındı şehir...
Ben bu şehri senden sonra tanıdım
Yabancılık çekmedim,hıç/kırıklarından tanıdım...