3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1373
Okunma
Sus,
Sakın konuşma !
Yalnızlığın koynunda umutsuzlukla sevişen
O zavallı fikirlerinin,
Birazdan firar edecek kaçınılmaz isyana inat,
Halâ beyinlerinde cirit attığını;
Ve düş denen kara deliği,
Haylaz bir çocuk gibi
Düşüncesizce çomaklayan gerçeği,
Bir daha asla bulamayacaklarını
Bildiğini anlamasınlar..
Çünkü onlar;
Yollarını aydınlatan güneşi
Bir avuç yıldız sanarak,
Gün ortasında uykuya yattılar..
Verdiği sözlerden dönmesi muhtemel,
Herşeyin ilacı sandıkları
O meşhur,o hayırsız zamana battılar..
Düşün !
Ya konuştuğun aslında onlar değilse ?
Çünkü onlar,
Şizofrenik bir edayla
Kişiliklerini hayata sattılar..
Sus,
Sakın konuşma !
Merhametsizliğe içgüveysi giden vicdanın
Erkekliğini göstermekten aciz düştüğünü,
Allı duvaklı gelin edilen sevdaların
Para denilen genelevlere satılıp
Acılı bakışlarla gülüştüğünü,
Gördüğünü anlamasınlar..
Çünkü onlar,
Ruhları yitik bedenlerinin
Ölümün keskin tırpanına
Karşı durabileceğine inandılar..
Yüzlerine yapışan maskenin ardına saklanan
Sapkın bakışlarının vereceği
O üç kuruşluk keyfin,
Dertlerine ortak çıkmasına kandılar..
Düşün !
Ya sevdiğin gerçekten onlar değilse ?
Çünkü onlar,
Sol yanlarında çarpan yüreklerini
Yalnızca birer et parçası sandılar..
Düşün ve anla artık !
Çoktan sömürgesi oldular
Kan emici efendilerinin..
Onlar,
Farkettirmeye çalıştığın hazin sonu
Farkedebilecek kadar
Farkında değiller kendilerinin..