1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
46
Okunma
MAHŞER-İ MATEM
Bak pas tuttu anahtarım
Kilitli kaldı yar kapılarım
Sensizlikte esir, hasretinde tutsağım
Zamanın kefenine sarılı bir rüyayım.
Gömün beni o küf kokulu anılara,
Zemheri vurdu, çatladı sabır taşım.
Artık ne bir ışık sızar ne bir ses bu mezara,
Kendi yokluğumda, kendime mezar kazışım.
Suskunluğum, bir ölünün vasiyeti gibidir şimdi;
Mührü sökülmez, geri dönmez o gidenler.
Gönlümün koridoru, soğuk bir morg dehlizi,
Burada sadece, sevilmeden ölenler bekler.
Neşterini vur hadi ey hayat, bu son perde,
Ruhumun dikişleri patlıyor her nefeste.
Aradığım o huzur, ne gökte ne de yerde;
Ben kendi mahşerimin en kuytu köşesindeyim.
Burası sıfır noktası, burası ruhun iflası,
Toprak bile kusuyor artık bu ağır yükü.
Damarlarımda dolaşan, yalnızlığın en saf yası,
Ve nihayet bitti, o çocuksu sevda öyküsü.
Duyuyor musun? Kemik sesleri geliyor derinden,
Kırılan sadece gurur değil, bir varoluşun kendisi.
Söküp attım seni, o kanlı ve paslı yerinden;
Şimdi bu boşluk, Mezarlıklar Şairi’nin en görkemli eseri.
Gözlerimde fer değil, sadece karanlık bir kuyu,
Kendi karanlığında boğulmak, en büyük hürriyetim.
Kapatın üzerime o ağır, o ebedi uykuyu;
Ben artık bu dünyada, sadece bir vasiyetim...
MEZARLIKLAR ŞAİRİ DOĞUŞ KILINÇ
5.0
100% (2)