0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
13
Okunma
Gecenin rahmine düştüm, nur aradı gözlerim
Levh-i kalpte yazılıydı susarak öğrendiklerim
Rüzgâr bana isim verdi, dağlar mühür vurdu sır
Toprakla diz çöktüm ben, taş anlattı nefs nedir
Ateşten geçmeyen bilmez külün hikmetini
Suya sordum benliğimi, aldı sessiz yükünü
Eşik yerde değilmiş, içimdeymiş kapılar
Her kapıdan geçmeyene görünmezmiş yollar
Çember çizdim zamana, başlangıçla son birdi
Önümdeki karanlık ardımdaki gündü
Bir adım attım içe, bin perde düştü birden
Ben sandığım her şeymiş Hak’ka uzak bir gölgen
Kandil yandı göğsümde, yağını acıdan aldı
Her sızı bir öğretmen, her yara bir harf kaldı
Dil sustu, kalem durdu, söz haddini aştı
Hakikat sessiz gelir, gürültüyle şaştı
Göğe baktım, yıldızlar secde hâlinde durur
İnsan eğilmezse eğer, taş bile hikmet olur
Aradım aradığım, arayan bendim meğer
Kaybolmadan bulunmaz, bunu öğretti kader. (Selma Ardıç Tan)