8
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
66
Okunma
Bir baba durur gecenin eşiğinde,
ev susar,
duvarlar bile dinler.
Kalbi,
adını koyamadığı bir terazidir.
Bir evlat sustuğunda
diğeri daha yüksek konuşmaz.
Baba bilir:
suskunluk da bir dildir.
Kimi hakkını içine gömer,
kimi gözleriyle sorar
“Beni de eşit gördün mü?”
İşte tam orada başlar yük,
ne sözle taşınır
ne susarak hafifler.
Sevmek kolaydır belki
ama adil sevmek,
ateşten gömlek giymektir.
Her düğmesi hesaptır bu gömleğin,
her ilmeği sabır.
Birini fazla sıksan
ötekinin nefesi daralır.
Birine sessizce meylelsen
diğerinin gecesi uzar.
Oğul, kız…
Aynı çatı altında
aynı yağmurla ıslanmış yürekler.
İsimleri farklı olsa da
bakışları aynı soruyu taşır.
Birinin ayağına taş değse
yüreğinde bir duvar yıkılır.
Diğerinin sesi kısılsa
içi acır,
belli etmez.
Çünkü baba olmak
acıları bile
eşit taşımaktır.
Nasıl ayırırsın ki?
Birine detayı çok görüp
ötekine fazlayı reva kılmak
hangi vicdana sığar?
Hangi gece
bu yükle sessiz geçer?
Adalet,
sadece pay edilen şeylerde değil;
bir bakışta,
bir susuşta,
bir eksik sarılışta gizlidir.
Birine fazla gelen sevgi,
ötekinde
derin bir boşluk bırakır.
Evlatlar…
Göz nurudur.
Ömrün en uzun cümlesi.
Aynı kalpte filizlenen umutlar
nasıl ayrı düşsün ki?
Ve baba,
ateşten gömleği giyer yine.
Yanacağını bilir,
sessizce katlanır.
Çünkü bilir:
toprağın altına indiğinde
mal değil,
miras değil,
sorulacak olan şudur:
“Kimin kalbini kırdın?”
Ve huzur,
hiçbir evladının
gözünde eksik kalmamış
adaletin adıdır.
ALİ RIZA COŞKUN
5.0
100% (10)