3
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
106
Okunma
Aralık 1978. Bir soğuk çöker Maraş’a,
Öyle bir ayaz ki, iliklere işler,
Dondurur sadece suyu değil,
İnsanın içindeki merhameti de.
Kar taneleri düşerken usulca,
Pencerelere değil, kalplere oturur buzdan bir ağırlık.
Bir fısıltıyla başlar her şey,
Bir yalan büyür şehir efsanesi gibi,
Kuşaktan kuşağa değil, kapıdan kapıya taşınır zehir.
Çiçek Sineması’nda patlayan o ses,
Sadece camları değil, vicdanları da tuzla buz eder.
Ve işte o an başlar,
Komşunun komşuyu tanımadığı,
İnsanın insana kurşun sıktığı o kör gece.
Sonra iki can düşer toprağa,
Öğretmenler; kalem tutan elleri kan içinde.
Cenaze kalkar, tabutlar omuzlarda,
Ama taşınan sadece naaş değildir,
Öfke taşınır, kin taşınır,
Ve omuzlarda biriken ağırlık,
Bütün bir şehri dipsiz bir kuyuya çeker.
"Vurun!" diye bir ses yükselir,
Belki minareden, belki bir kör kuyudan,
Ve o ses, binlerce elin tetiğine uzanan parmağı olur.
Kapılar işaretlenir o gece,
Kırmızı bir çarpı, bir ölüm fermanı.
"Sizdensiniz, bizden değil" der kör bir işaret,
Oysa aynı Allah’a, aynı peygambere inanılır,
Aynı toprakta nefes alınır,
Aynı türküyle ağlanır, aynı davulla coşulur.
Kardeşliğin köprüsü çatırdar,
Altından geçen nehir, kan rengine boyanır.
Yörükselim yanar,
Kümbet yanar,
Evler, iş yerleri değil sadece,
Yılların biriktirdiği komşuluk, dostluk yanar.
Fırınlar tutuşur, ekmek kokusu yerine yanık et kokusu,
Kunduralar paramparça, ayaklar çıplak,
Koşan çocuklar, annelerinin eteklerine değil,
Karanlığa sığınır korkudan.
"Baba!" diye bir ses, boğazda düğümlenen,
"Anne!" diye bir feryat, arşa ulaşan.
Beş günlük bir kabus,
Her günahın telafisiz kaldığı,
Her masumun kurban edildiği,
Ve tarihin, "Bir daha asla!" diye haykırdığı bir vahşet.
Susturulan sesler, yakılan evler,
Soğuk duvarlara sinen çığlıklar,
Unutulur mu hiç? Unutulmaz.
Yıllar geçer, takvim yaprakları düşer,
Ama o aralık ayı gelince Maraş’ın üstüne,
Hala o duman çöker sanki.
Sis değil bu,
Gözyaşının ve pişmanlığın dumanıdır.
Yitip giden her can, bir karanfil olur açar,
Betonun içinden, unutulmuşluğun kıyısından.
"Beni unutma," der sessizce rüzgar,
"Beni unutma, ki bir daha yaşanmasın böylesi bir kış."
Adalet tecelli etti mi dersiniz?
Edemez.
Çünkü yanan sadece evler değildi,
Yanan, içimizdeki insanlıktı.
Sönen sadece ocaklar değildi,
Sönen, vicdanlarımızdaki ışıktı.
Maraş bir yaradır, kanayan, sızlayan,
Bir turnanın kanadında taşınan ağıt,
Bir annenin feryadında saklı kalan sessizlik.
Unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.
Bu toprağın hafızasıdır Maraş,
Bir kış günü düşen kırmızı bir leke,
Karın üstünde, tarihin ortasında.
5.0
100% (4)