0
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
72
Okunma
Kaderdi yolları,
kar değil ateşti aslında yüzlerine vuran.
Yine de dönmedi kimse,
çünkü vatan diyorsa yürek
geri adım bilmezdi.
Yürüdüler…
Sessizdi adımları
ama gök bile duydu o yürek sesini.
Ama tükenmedi yürüyen canlar,
tükenmezdi çünkü
şerefiyle yürüyen insan.
Bu sözler saz değil,
haz olsun gönle;
acı değil, emanet taşısın.
O yiğitler
ölümü değil,
şehadeti etmişti farz
karın en beyaz yerinde.
Ay-yıldız uğruna can verdi gardaş;
biri düştü,
rüzgâr dualar saldı göklere.
Biri düştü,
beyaz bir gül açtı ardından.
Dağlar sustu,
gök sustu,
yalnız karın sesi kaldı geriye.
Her tanesi bir isim,
her tanesi bir nefes,
her tanesi bir şehidin hatırası.
Sarıkamış bir donuş değil,
vatanın kalbine kazınan
kırılmaz bir destandır.
Orada yatan her can
bugünün nefesinde yaşıyor;
biz yürüdükçe
onların cesareti yürüyor.
Ve gece çöktüğünde Sarıkamış’ın üzerine,
kar taneleri birer kandil gibi
şehitlerin üstüne yağardı.
Her tanede bir dua,
her duada bir özlem saklıydı.
Bir asker son nefesinde
elini göğe uzattı;
parmaklarının ucunda
vatanın sıcaklığı vardı hâlâ.
Bir diğeri,
bembeyaz bir sessizliğin içinde
adını bile söyleyemeden düştü,
ama adı göğe yazıldı
sönmeyen bir ışık gibi.
Ve sabah olduğunda
dağların gölgesinde
kimse kalmamış gibiydi…
Ama aslında bütün Sarıkamış
o yiğitlerin nefesiyle doluydu.
Ilhami Gül