2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
90
Okunma
.............................
Derken daha nice, nice iklimlerde, zamanlarda gezip dolaştık…
Daha da aramaya devam edebilirim… Usanmadım, yorulmadım,
ama senin gözlerini yollarda koymamak, yormamak, için;
masalımsı bir anlatımla, kendimi sana anlatmak istedim…
Zül Şirin’im, dinle;
Bir varmış, bir yokmuş; derler ki çok, çok eski zamanlarda;
Çocuğu olmayan bir kadıncağız varmış. O zamanlar, hastane, doktor…
olmadığından, memlekette ocak, hacı hoca bırakmamışlar...
Her akşam olduğu gibi, bir akşam yine dualarla, dileklerle, adak vaadiyle yatmışlar.
Dileği tutmuş olacak ki; o gece, rüyasında;
evlerinin içine ay doğmuş şavkıyla,
evin içi gündüz gibiymiş… ve
o güzellikte bir oğlan çocuğu varmış…
Çocuk, bacadan süzülen ayın ışığıyla oynar, güreşir, yıkılır; güler;
gülücüklerle evi şenlendirirmiş, güzelleştirirmiş...
O sevinçle, o heyecanla uyanmış;
“Allah’ım böylesi bir çocuğum olursa…” deyip dilekte,
adak vaadinde bulunmuş…
Gel zaman, git zaman derken; vakti erdikte;
ayın şavkı güzelliğinde bir oğulcuğu oluvermiiiş..
Doğduğundan itibaren, rüyasında gördüğü gibi,
ayın ışığıyla oynar, güreşir gibi kucaklar güler,
evin içinde sevinç kaynağıymış...
Günler haftalar geçtikçe yavrucağız daha da merak salmış aya güneşe.
Odasını değiştirmişler, çocukcağız ağlayıp, sızlamaya başlamış…
Dahası zayıflıyormuş…
Bakmışlar ki olacak gibi değil yavrucağız eriyip tükenecek…
Yine odasına almışlar; yavrucağız yine neşesine kavuşmuş…
İyi de öyle bir hal almış ki; geceleri ay, gündüzün güneş ışığıyla oynar, güler,…
başka oyuncaklara, yanına getirilen çocuklara bakmaz…
varı yoğu ayın, güneşin evin içine süzülen ışıklarıyla oynamakmış…
Bu da aylarca sürünce, anayı babayı bir endişedir almış.
Ne yapsınlar da çocuğu o alışkanlıktan vaz geçirsinler…
Bu kez buna bir çare için baş vurmadıkları, çocuğu
götürmedikleri yer kalmamış.. hepsinde elleri boş dönerlermiş..
Yine bir gün, dileklerle, dualarla, hayallerle yatmış… v e rüyasını görmüş;
Rüyasında ; ” Hani sen bir çocuğum olursa kesip kurban ederim,
yeter ki bir çocuğum olsun, demiştin ya… sen sözünde durmadın…’’
Kadıncağız bu kez, telaşla, heyecanla korkuyla uyanmış…
çocuğun odasına koşmuş…
Çocuk mışıl, mışıl uyuyor, hem de gülücükler sunuyormuş..
Evin içinde yine ay ışığı varmış.. elini göğe açıp dualarda, yalvarılarda bulunmuş;
Şimdi ne yapsındı; sabaha dek uyuyamamışlar…
Zül Şirin’im, hayali sevgilim;
İşte, o ay, ay ışığı sensin.
Aya kurbanlık adanan o bahtsız çocuk benim…
Söyle, şimdi ne yapmalı!…
-- A r ş i v --
5.0
100% (3)