1
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
112
Okunma

Yağmur unuttu bizi,
Gökyüzü günlerdir kapalı bir mektup gibi,
okunmadı, yırtıldı, unutuldu.
Gökten yağmur, yerden su yok
Toprağın dudakları çatladı,
Ağaçlar sessizce gözyaşı döktü yaprak, yaprak.
Herkes aynı cümleyi fısıldıyor sabah akşam:
“Dayanamıyorum artık…”
Ama sen,
Henüz kar taneleri yüreğime değmeden, gel
Pastırma yazı bu,
Kışın kapıda beklediği o kısa, hain, tatlı rüya.
Güneş sanki biliyormuş gibi
Son kez sarılıyor bize,
Sıcaklığı tenimde titriyor,
Gözlerim ve Şahin bakışlı gözlerin doluyor,
Çünkü bu vedanın provası olduğunu içten içe biliyorum.
Bunun için bir incir kopardım dalından,
yarıldı avucumda,
Bal değil, sanki yazın son gözyaşı aktı parmaklarımdan.
Deniz hâlâ ısınıyor ayaklarıma,
Ama dalgalar daha yavaş,
Daha yorgun öpüyor kumsalı;
sanki o da biliyor,
birazdan gidecek.
Şikâyet edenler haklı belki,
ama ben sustum.
Çünkü sen gelmeden önce
Bu son sıcak günleri
Gözlerimi kapayıp içime çekmek istiyorum.
Kış gelecek,
Kar yağacak,
Soğuk kemiklerime kadar işleyecek,
O zaman içimde bir yer hâlâ
Bu güneşin kokusunu taşısın diye.
Gel,
Biraz gecikmiş yaz gibi,
Biraz affedilmiş çocuk gibi gel.
Kışa inat,
Gölgeye uzanalım,
el ele,
sessizce,
Güneş içimize son kez dolsun.
Soğuklar geldiğinde
Üşümeyelim diye
Şimdiden birbirimize sarılalım.
Yağmur yağmasa da,
Sular bitse de,
Her şey ters gitse de…
Biz bu pastırma yazında
Gözlerimiz yaşlı,
Gönlümüz dolu,
Biraz buruk,
Çokça âşık,
Son kez gülümseyelim.
Çünkü biliyorum,
sen de benim gibi
bu sıcaklığın biteceğini
ve bir daha kolay kolay dönmeyeceğini
en derinde hissediyorsun.
Onun için Kar düşmeden yüreğime,
Son yaz öpücüğünü dudaklarımda.
Bırakmak için Gel...
Bedri Demirpençe
5.0
100% (1)