0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
56
Okunma
Bu Paylaşım Sizin İçin: (SEN KENDİNİ BİLİYORSUN)
Dua ve Tövbe: Hedefe Nişan Almak Gibi
İnsan kendini Rabbinden sonra en iyi bilendir.
Ne eksiğini, ne fazlasını, neyi saklayıp neyi gizlediğini kalbi bilir.
Ama çoğu zaman, dua ederken ya da tövbe ederken, bu bilgiyi kullanmaz.
İsteğini tam bilmeden, yönünü belirlemeden ellerini kaldırır göğe.
Oysa dua da, tövbe de hedefe nişan almak gibidir.
Bir eve hırsız girdiğini düşün.
Elinde silah var, ama hırsızın tam yerini bilmiyorsun.
Karanlık odanın kapısından rastgele ateş ediyorsun.
Kurşunlardan biri belki isabet eder — ama çoğu boşa gider.
Fakat hırsızın yerini tespit edersen, nişan alıp dikkatle ateşlersen,
hedefe ulaşma ihtimalin kat kat artar.
İşte dua da böyledir:
Ne istediğini bilmeden edilen dua, karanlıkta sıkılan kurşun gibidir.
Ama niyetini, ihtiyacını, acını tanırsan —
kelimelerin isabet eder, kalbin hedefi bulur.
Şimdi bir de yangını düşün.
Evin bir köşesi alev almış, elinde bir hortum var.
Panikle rastgele sıkarsan suyu,
duvarları ıslatırsın ama yangın sönmez.
Çünkü alevin başladığı yeri bulmadan söndürmek mümkün değildir.
Oysa ateşin tam çıktığı noktayı tespit edip suyu oraya yönelttiğinde,
alev sönmeye, ev kurtulmaya başlar.
Tövbe de böyledir:
Günahın nerede başladığını bilmezsen, nereye su dökeceğini bilemezsin.
Köküne inmeden yapılan tövbe, duvarı ıslatır ama ateşi söndürmez.
Dua; hedefi bilip nişan almaktır.
Tövbe; yangının merkezine suyu yöneltmektir.
Her ikisi de kalbin dürüstlüğünü ister,
kendini saklamadan “işte burası yandı” diyebilme cesaretini ister.
Çünkü Rabbine yönelirken asıl kabulü getiren şey —
kelimelerin güzelliği değil, doğruluğudur.
Rastgele ateş edenin mermisi de,
rastgele su sıkanın damlası da boşa gidebilir.
Ama nişan alanın duası,
ateşin köküne yönelenin tövbesi mutlaka iz bırakır.
’’Bir Zat Demiş..’’