0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
41
Okunma
Rüzgâr dolaşır mezar taşları arasında,
Fısıldar isimlere, kayıp yıllara.
Toprak nemlidir, ağırdır sessizliği,
Gökyüzü kurşun, solgun bir hüzünle.
Diz çöker İhtiyar, elleri toprakta,
Ayıklar otları, kaldırır anıları.
Ne dua eder, ne de gözyaşı döker,
Gözleri kırmızı, derin bir sızıyla.
Her bakışı bir mezar, her nefesi toprak,
Gömülür sessizce, kaybolur zaman.
Uzaktan Yeşil izler, sözcük susar,
Bazı acılar dile değil, sessizliğe yaslanır.
Başını kaldırır, hisseder Yeşil’i,
Arada nefes, ömür var arada
Döner Yeşil’e, “Kendi mezarımı kazdım,
Ama içine girmeye cesaretim yok hâlâ.”
Yeşil yaklaşır, yanık gözlere bakar,
Sessizlikte fısıldar, toprakla karışır:
“Belki de toprak çoktan aldı seni,
sen sadece farkında değilsin.”
“Belki de gömülen sen değildin,
İçindeki biri çoktan toprağa dönüştü.”
Rüzgâr döner,
Yaprak düşer,
İhtiyar başını eğer,
İçinden ‘evet’ geçer.