6
Yorum
17
Beğeni
5,0
Puan
165
Okunma

Beklenen miydi yoksa apansızca yakalanış mı
Dökülüyorken sararmakta olan yapraklar
Örtülüyor bir yaz sıcağından kalma hatıralar.
Ve hangi gerçek yankılanacak duyguda, düşünüşte
Onun devinimleriyle sürecek acısı, tatlısı hayatın
Bir düş kurmak uğruna katlanılacaklar var
Giderek flulaşan ışığında güneş de tesirsiz
Kendini ifşa etmiyor mu sonbahar, işte gerçek
Yeniden doğuşlar için yarına bilenmek gerek.
Neye kulak versem melankoliktir izleri bende
Biteviye hezeyanlar tükenmiş perde perde
Yeniden sahne almak vaktidir belki de bu
Bir düşüş bir çıkış faslında hayatmızda kurgu.
İzleri yine de derince kalıyor sevgilerin
Patika yolların, çayırların, alabildiğine
Her adımında yankılanıyor bazı sesler dünden
Duymamak mümkün değil, kopmak imkansız
Bir yanımızda tebessüm diğerinde acılar
Depreşen duygu selinde yaşanıyor sonbahar.
Çok oldu gidenlerin ardından, kaldı izleri
Tek kelimelik söz yok, yok gerçek bakışlar
Birikmiştir her gidene dair hayat bulmayan
Yaşanamamış onca; hayaller, tutkular, planlar
Zamanın içinde sanki yüzer gibiyiz
Her kulaçta yok önceki manzaralardan eser
Kiminde soğuyor iklim kiminde yakarcasına
Nihayetinde öylesine birikmiş ki duygular
Hazan mevsiminin boşalımı gibi sağanaklarla.
Bir gariplik duygusu çöker insana sessiz
Kimi kimsesi yok gibidir ve belki de nedensiz
Onca kalabalığın içindeyiz, değme mesafesinde
Oysa ne denli de uzaklar çoğu, bizden habersiz.
Kiminde uzanmak isteriz de açılır mesafeler
Çokça birikmiş vardır bitimsizdir kelimeler
Onca duygu yükünü paylaşamamanın hüznü
Bir eylül sabahı başlar ve sürer kışa kadar
Bir ömürlük yılgınlığın, acziyetin, yıkımların
Sonbaharda arttıkça da artar, yelinde savrulur
İnsanın ömrüne ziyandır taşıdığı ağırca yükü.
Kimlerdir ki bu hazanın uğramamıştır seline
Hiç olmazsa tene dokunmuştur değmese de yüreğe
Hoyratça bir hissiyatla kuşatmıştır seni, beni
Esirgemiştir gülü, laleyi batırmıştır dikeni.
Belki de ileriki günlerin ışığına erişimin bedeli bu
Bu yüzden soluklaşıyor mekan, an, saatlerse durdu
Koparırken bir yanı özlemlere, yaktığı meşaleler
Hüzne bir başkaldırının izindedir, tetikteki yürekler.
Kolaylığıyla zoru bir arada getiren de olmasa
Çekilir miydi şu hazan mevsimi fani hayatta
Bir gün matemle dökülen yapraklar gibiyken
Biz değil miyiz uzakların sesine kulak kesilen.
Önce bu sisler içindeki sabrı yaşamaksa zaruret
Tüm haşmetiyle gelsin şafakta bitecekse elemi
Tutunduk dünlerin esintilerine gelsin hazan treni
Elbette sıra sıra geçtikçe dağları değişecek manzara
En nihayetinde baharla bitecek, acımasız fırtına.
Oğuzhan KÜLTE
5.0
100% (9)