1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1530
Okunma
Hayatımın son demlerim de...
Huzur ile mutluluğu ararken!
Issız bir yerde kendimi buldum!
Baktım evleri taştan ve topraktandı!
Gittim büyük bir evin kapısını çaldım!
Kendimce Zengin bir işadamına misafir oldum!
Kulak kestim, baktım içeri de ses yoktu!...
Kapı yavaş yavaş kendiliğinden açıldı...
Önüme birkaç avuç toprak saçıldı...
Birden içim ürperdi...
Selam verdim, girdim içeriye...
Baktım etrafa donup kaldım!
Etrafta ne hareketlilik vardı...
Ne bir ışık vardı..
Ne de pencere...
İçi ise karanlıktı...
Bir kaç tahta ve büyük bir taşı vardı!
İçin de ne bir sofra vardı!
Ne üzerin de yemeği!
Ne de içmek için suyu vardı!
Ne çalışan vardı..
Ne de, başka bir işleri vardı!
Hepsi boylu boyuna, uzanmış yatıyordu...
Baktım, nice iri yapılı, güçlü kuvvetli sporcular...
Atletik yapılı askerler ve polisler...
Nice nice değişik ırktan üniformalı adamlar...
Gırant tuvalet, taķım elbiseli zegin insanlar...
Süslü püslü şarkı söyleyen sanatcılar vardı...
Ve yok, yoksul insanlar...
En çokta, garip ve garbanlar vardı...
Hepsi ora da...
Ellerin de, ne bir top vardı...
Ne mikrofon, ne de, üzerlerin de taki ve aksesuarlar..
Ne de para, pul vardı...
Dedim: siz kimsiniz?...
Ne zamandan beri burdasınız?
Ne ses veren oldu...
Ne de tebessüm eden oldu...
Kapı açıktı...
Ne çıkan oldu...
Ne kaçan oldu...
Hepsi ora da öylece durdu...
Başka yerde yeşeren ağaclar...
Hep bura da kurudu!
Aslan parçası yığitler...
Koç gibi delikanlılar...
Ensesi kalın kodamanlar...
Göbekli polikacılar...
Suratı asık kabadayılar..
Vicdansız katiller...
El açıp göğe yalvarırlar...
Ne kimseyle kavga ederler....
Ne de savaş yaparlar...
Hepsi vur aradılar...
Beyler, Ağalar paşalar...
Generaller, Krallar, Şahlar...
Teknik direktörler,
Sporcular...
Şarkıcılar, menajerler...
Artisler, Yönetmenler...
Hepsi bura da..
Hepsi daracık birer oda da...
Hepsi zengini, fakiri, çobanı hep bir ara da...
Ne Padişahı, ne Devlet Başkanları, ne de başlarında bir başları vardı...
Yeri de aynı, yurdu da aynı...
Arslan gibi, olanı da aynı...
Koç gibi duranı da aynı..
Çakalı da aynı...
Kurdu da, kuşu da aynı...
Ora da hava da aynı...
Zamanı da aynı...
Dört mevsimin dördü de aynı...
Ne yazı belli...
Ne baharı belli...
Ne de kışı belli...
Ey insanoğlu!
Bu yeri iyi tanı...
Er geç sen de ölümü tadacaksın!
Omuz üzerin de, tabutla buraya geleceksin!
O gün, toprağa, tabutla gömüleceksin!
Edebiyete kadar bu daracık oda da kalacaksın!
Ter döküp, yalvarıp, yakaracaksın!
Meleklere hayatının hesabını vereceksin!
Ya cennete, ya da cehenneme gideceksin!
Dinçer DAYI
5.0
100% (1)