0
Yorum
5
Beğeni
3,0
Puan
91
Okunma
Bir hüzün çöker gönlüme her akşam,
Gözlerin gelir aklıma — uzak, sessiz, ıssız...
Bir zamanlar bana bakan o sıcak bakışlar
Şimdi soğuk bir hatıra gibi geçer içimden,
Ne garip... hâlâ titrerim o hayalin önünde.
Seni sevmek, ey nazlı kaderin oyunu,
Bir çiçeği kar altında sevmek gibiymiş meğer.
Dokundukça kırılıyor, ısındıkça eriyor,
Ve ben ellerimde kalan acıya sarılıyorum her gece.
Bir ses yankılanır bazen sokağın taşlarında,
“Unut onu…” der içimden bir bilge ses.
Ama nasıl unutulur ki,
Gözyaşına karışmış bir dua, bir nefes?
Seni sevmek neden bu kadar canımı acıtıyor,
Çünkü senin gidişinle sustu bütün mevsimler.
Artık bahar kokmaz çiçek, yaz ısıtmaz tenimi,
Rüzgâr bile senden geçer oldu usulca,
Adını fısıldayarak, kırık bir ezgi gibi.
Bir zamanlar sen vardın;
Kelimelerimde, dualarımda, her adımımda...
Şimdi sensizlik var —
Bir boşluk ki, sesi bile yankılanmaz artık odalarda.
Ne yıldız parlar, ne ay teselli eder,
Her şey senden arta kalan bir suskunluk kadar eksik.
Ey gönlümün eski sevdası,
Ey kalbimin dinmeyen sızısı…
Bilmem, hangi yüzyıldan kalma bir aşktı bu,
Ne kadar dua ettim, ne kadar sustum, ne kadar bekledim...
Ama kader, her defasında seni benden aldı,
Ve ben, her defasında biraz daha içimden eksildim.
Şimdi, bir şiirin ortasında adını anmak bile yas.
Bir mısrada ağlıyorum sana gizlice,
Bir beyitte soluyorsun yine usulca.
Kalemim bile titriyor seni yazarken,
Sanki harfler de biliyor bu acının ağırlığını.
Seni sevmek neden bu kadar canımı acıtıyor,
Belki de ben seni sevmekle değil,
Sensizliği kabullenememekle yanıyorum hâlâ.
Belki de aşk dediğimiz şey,
Bir yanımızla ölüp, diğer yanımızla susmakmış aslında.
Kadir TURGUT
5.0
50% (1)
1.0
50% (1)