12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2605
Okunma

Kurumuş dallarında oynaşırken melekler
Tanrının bir lütfu olarak doğuyorsun içime
Sonbaharı yaşıyordu gözlerim oysa
Son nefesini veriyordu denizimde balıklar...
Gel
Durma
D/üşüme...
kuruyan yaprakları savu(ru)yorum göğüme
ellerime tutuşturulan yelkovansız saat seni sensiz geçiyor
şarkılar mırıldanıyorum ıslık makamında boş sokaklara
adını gördüğüm her duvara asılı kalıyor gözlerim
adını yazdığım her sayfaya düşüyor içimden çağlayan sen...
inceden geliyor önce nefesin
sonra ellerin keşfediyor dudaklarımı
yüreğimden içeri bir misafir sıcaklığı
ahh yarınlarım
vuruluyor işte düş’lerle…
duvar dibine sakladığım sevdama doğuyor güneşin
rutubetinden eser kalmıyor hüzünlerimin
haykırıyorum pas tutmuş parmaklıklarına ezgimi
haykırıyorum hayatıma, canıma can olana sevgimi…
şehrimin sokak lambaları oluyorsun
kırık sandalyeme çivi
boş bardağıma su...
ve
titrerken sonbahar tüm benliğiyle
yapraklarını dökerken dilek ağaçlarım
bir bir gerçek oluyor tüm yalanlar sana...
bir son baharda
İstanbul akşamında…
“Pas tutmuş yüreklere inat benim kurşuni çığlıklarım... Yıkık bir kentin ırmağıyım ben... Üzerimde muzip haşarı meleklerin dolaştığı...
Uzakları yakın eden bir ruh var içimde, bir seni yakın edemeyen, bir seni çekemeyen...”
Gökay Birkan SUCAKLI