6
Yorum
16
Beğeni
4,9
Puan
296
Okunma
Nahnü Gasemnâ
Yalın Türkçe
And ettik ki bize ne verildiyse,
Sevgi ve kudret hep Allah’tan geldi.
Her hesap nasıl görünüyorsa,
İlahi bakış yine oradan geldi.
Kevser gibi gönüller açıldı,
Şifa ve huzur dualardan geldi.
Her sırra hakikat anahtar oldu,
Kutsal sesler yüksekten geldi.
Gökyüzü ve melekler mest oldu,
Hakikatin sükûnu oradan geldi.
Fânî benlik eridi yok oldu,
Hakikatin sırları buradan geldi.
Kader levhalara yazıldı,
Doğru yol işte oradan geldi.
Kalbe doğan ışıkla perde kalktı,
Görülür güzellik yine oradan geldi.
Bütün varlık bir deniz gibi döndü,
Hakikatin nefesi oradan geldi.
Mürşid el uzattı dertlere çâre,
Şefaat umudu hep oradan geldi.
Mi’rac gecesidir sırların yurdu,
Cennet ağacı işte oradan geldi.
Peygamberlerle kavim birleşti,
Sevgi ve bekâ yine oradan geldi.
Kalbinde zikreden huzuru buldu,
Güzellik ve vefa hep oradan geldi.
Sevdiği için canını veren,
Muhammed’in nuru işte oradan geldi.
Mehdî nefesi ümmete umut verdi,
Tanrı’nın armağanı hep oradan geldi.
Gönül ufkunda güneş gibi doğdu,
Allah’ın sevgisi toprağa indi.
Gökyüzü zikirlere dönüp mest oldu,
Aşkın sırrı herkese sevinçle geldi.
Fani gönüller vuslata erdi,
Ne geldiyse gizli sıkıntılardan geldi.
Ezel levhâsı kaderi çizdi,
Işıklarla dolu hayat rızadan geldi.
Her zaman aşkın sırları ses verdi,
Düşünce ve sadakat Kur’an’dan geldi.
Mürşid aşıkların rehberi oldu,
Hakk’ın inayeti işte oradan geldi.
Muhabbetle yükseldi dervişler,
Feyz ve seyrân hepsi fânâdan geldi.
Nahnü kasemnâ da ne verildiyse,
Habîb-i Kibriyâ Hûdâ’dan geldi.
Hangi hesap nasıl hak görüldüyse,
Nazarı İlâh o cûdâdan geldi.
Kevser içirdikçe gönüller açtı,
Şifâ-yı şerîf o duâdan geldi.
Her sırra anahtâr hakîkat sundu,
Sadâ-yı kudsî o nidâdan geldi.
Arş u ferîştedir zikrin sedâsı,
Sükûn-u hakîk bu havâdan geldi.
Fânî vücûdunda yok olur benlik,
Hakîkat sırları fenâdan geldi.
Levhlere yazıldı kudretin hattı,
Sırât-ı müstakîm rehâdan geldi.
Kalbe doğan nûrla silindi perde,
Şühûd-u cemâl bu safâdan geldi.
Küllî varlık döndü vahdet denize,
Hakîkat nefesi hevâdan geldi.
Mürşid el uzattı derdine çâre,
Şefâat umudu sabâdan geldi.
Mi‘râc gecesidir sırların yurdu,
Sidretü’l-müntehâ rızâdan geldi.
Cümle nebîlerle birleşti kavmi,
Habîb-i Hudâmız bekâdan geldi.
Zikr eden kalbinde buldu huzuru,
Sevâd-ı cemâl bu vefâdan geldi.
Yârin yolunda cân feda olunca,
Nûr-i Muhammed o ziyâdan geldi.
Mehdî nefesidir ümmete umut,
Sehâ-yı Hudâ bu atâdan geldi.
Her zerre aşk ile buldu rızâyı,
Sadâ-yı cemâl-i o Hakk’tan geldi.
Gönül ufkunda güneş gibi doğdu,
Feyz-i rahmanîmiz topraktan geldi.
Semâvât zikirle döndü mest oldu,
Sırr-ı aşk her kula sefadan geldi.
Fânî gönüller eridi vuslatta,
Ne geldiyse saklı cefadan geldi.
Levha ezel çizdi kader hattını,
Mecmûa-i nûr bu rızadan geldi.
Her dem sadâ verdi aşkın sırları,
Tefekkür sadakat kurandan geldi
Mürşid rehber oldu yol aşıkların,
Hakk’ın inayeti bu nûrdan geldi.
Cân-ı muhabbetle yükseldi derviş,
Feyz seyrân ile fânâdan geldi.
Harun Yıldırım
Terci bent
Nesnevi
5.0
89% (8)
4.0
11% (1)