1
Yorum
15
Beğeni
5,0
Puan
208
Okunma
yüreğime el verip,
aklımdan firar ettiğimden beri
kendimi arar oldum ömür sayfaları arasında
kemiğinden yüzülmüş ten ağrısı sensizliğim
mâbed-i mahreminde mahşeri yaşıyor şimdi
sen...
Kevser ırmağında sırat geçidim
hesabı mahşerde amel defterim
böyle büyüme içimde...
yakıp yandırma yüreğimi
içimde büyüyen ey nâr-ı sükût
vuslat ve gurbet arasındaki uzak yolum
göğsüme birkaç beden büyük sızım
cevretme şiire; imgelerim ezelden kırık
suskunluğunla dokunur bin yıllık yokluk
bin yıllık ağırlıkla yükselir Hicaz
ve gönül kıblegâhında döner âhuzâr
vurur gamzelerinden bana gam-ı efkâr
ey Eylülde ihtilâl ihtimalim
hazâna yüz dönmüşken zaman
kırık aynalarda kesme yüzümü
sûretim, sûretsizliğe mahkûm şimdi
yıkıldım ey nisyan, ey hatıra mezarlığı
adını anmakla çoğalır zindan
bir iz kalsın diye yaşadım seni
gör ki;
ne kalbim sağ, ne yokluğun tamam
mahzun bir ay gibi düştüm kıyâmetine
ne yüzüm kaldı sende, ne sesim bende
aşk dedikleri buysa — şerh olunmuş bir mahrem
her dizesi yangın, her harfi bana Mah/şer.
5.0
100% (3)