Seyretmek bıkıttı okumak yordu Nasıl bir Tanrısın nasıl bir Tanrı Gelen giden herkes bir seni sordu Nasıl bir Tanrısın nasıl bir Tanrı
Tapıcın bitiyor duacın öyle Düşünen deliye dönüyor böyle Susan bir taş mısın nesin gel söyle Nasıl bir Tanrısın nasıl bir Tanrı
Melekler hikâye şeytanın masal Yangınlar günahın selin mi gassal Var mıdır zulmüne söyle bir emsal Nasıl bir Tanrısın nasıl bir Tanrı
Mahvettin gönlümü düşümü bile İşin gücün hile üstüne hile Düşmüşsün alimde cahilde dile Nasıl bir Tanrısın nasıl bir Tanrı
Dünyevi diyorlar doğan ölüyor Sanki bitki hayvan bana gülüyor Göğe yere gelen senden geliyor Nasıl bir Tanrısın nasıl bir Tanrı
Paylaş:
8 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Sen göreceğini görmüşsün sıra körlerin görmesinde bu yerle bir oluş yeniden doğuşun işaretidir sorgulayan soran ancak ona ulaşabilir severek okudum zorlu bir yoldasınız Allah yar ve yardımcınız olsun saygılarımla
İnsan, kendi sınırlarını aştığında, kendi açgözlülüğü ve kibriyle hareket ettiğinde, çoğu zaman beklediği ödül veya tatmin gerçek değildir. Beklenen haz yerine hayal kırıklığı, yalnızlık, pişmanlık gelir....
Isyan içerikli insani bir çıkış. Şiirin motifine bakılınca imanda yaşanan düş kırıklığına işaret ediyor. Hani çok iman edersin de "şey" olur ya, iste o şey herkesin gördüğü şeyce değişkenlik gösterir. Mesela bunun toplumsal karşılığı tarihi Lizbon depremidir. Bu deprem sonrası kilise gücünü yitirmiş, materyalist bakış açısı genişlemiştir. İslam dünyasında buna Helak/Imtihan/Ceza/Kader/Kısmet/Ecel denilmiştir. Kişiselleştirilmiş Lizbon Zelzelesi diyelim buna bence. Her insan iman ve inkar hususunda biraz İbrahim değil midir?
Son dönemde her şiirimi yapay zekaya yorumlatıyorum. Kimi biraz da zorluyorum analiz için, tekrar tekrar gönderiyorum, o da hemen bir deneme makale gibi cevap veriyor. Gün geçtikçe gelişiyor takip edebildiğimce...
Yunus Emre'nin iki hediyesi vardır bence bizim kültürümüze,
"Çıktım erik dalına Anda yedim üzümü "
diğer mısrasını şimdi unuttum. lakin o da kendine bakmak manasındaydı.
belki de; "ilim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir" olabilir mi, galiba başka bir mısraydı.. aklıma gelmedi gece gece..
Şeytan anlatısındaki sır şudur, diye devam etmiştim bir dostuma; Şeytan kendini değil, el olanı gördü ve şeytan oldu. "El" kelimesinin tefferüatı epey uzundur, malumunuzdur. bu anlatılara inananlar gittikçe azalıyor ve azalacak...
Lakin günümüzde yetinmiyor zihinlerimiz, düşüncelerimiz ve dahi beş duyumuz.
Dinistlik veya dinsizlik veya agnostiklik... İman veya imansızlık, veya bahsedilen çemberler, başa sarmalar, döngüler
lizbon zelzelesi deyince siz, birden aklıma stockholm sendromu da geldi.
üstadım bahsettiğin konu ve bakış açısı çok değerli.. lakin neden çok yorucudur ve bıktırıcıdır bahse değinilenler....
aşık veyselin de bir şathiyesi vardı...yazdığıma şathiye denmese de, lakin biz onun en çok; "Uzun ince bir yoldayım" şiirini bilir türküsünü dinleriz galiba.
lakin diğer bakıma da genel literatürde 3500-5000 yıl ana akımın dışında kalan söylencelerde de 12-14000 yıllık anlatılardan ve isimlerden o kadar çok yoruldum ki ve hatta bıktım ki, hani bir ölebilseydik deme kavşağına doğru bir moddayım sanki..
gece gece eşliğiniz ve katkılarınız için çok teşekkür ederim. Yine düşünecek bi dünya mesele çıktı.. Saygılarımla...İyi geceler dilerim üstadım.
Son dönemde her şiirimi yapay zekaya yorumlatıyorum. Kimi biraz da zorluyorum analiz için, tekrar tekrar gönderiyorum, o da hemen bir deneme makale gibi cevap veriyor. Gün geçtikçe gelişiyor takip edebildiğimce...
Yunus Emre'nin iki hediyesi vardır bence bizim kültürümüze,
"Çıktım erik dalına Anda yedim üzümü "
diğer mısrasını şimdi unuttum. lakin o da kendine bakmak manasındaydı.
belki de; "ilim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir" olabilir mi, galiba başka bir mısraydı.. aklıma gelmedi gece gece..
Şeytan anlatısındaki sır şudur, diye devam etmiştim bir dostuma; Şeytan kendini değil, el olanı gördü ve şeytan oldu. "El" kelimesinin tefferüatı epey uzundur, malumunuzdur. bu anlatılara inananlar gittikçe azalıyor ve azalacak...
Lakin günümüzde yetinmiyor zihinlerimiz, düşüncelerimiz ve dahi beş duyumuz.
Dinistlik veya dinsizlik veya agnostiklik... İman veya imansızlık, veya bahsedilen çemberler, başa sarmalar, döngüler
lizbon zelzelesi deyince siz, birden aklıma stockholm sendromu da geldi.
üstadım bahsettiğin konu ve bakış açısı çok değerli.. lakin neden çok yorucudur ve bıktırıcıdır bahse değinilenler....
aşık veyselin de bir şathiyesi vardı...yazdığıma şathiye denmese de, lakin biz onun en çok; "Uzun ince bir yoldayım" şiirini bilir türküsünü dinleriz galiba.
lakin diğer bakıma da genel literatürde 3500-5000 yıl ana akımın dışında kalan söylencelerde de 12-14000 yıllık anlatılardan ve isimlerden o kadar çok yoruldum ki ve hatta bıktım ki, hani bir ölebilseydik deme kavşağına doğru bir moddayım sanki..
gece gece eşliğiniz ve katkılarınız için çok teşekkür ederim. Yine düşünecek bi dünya mesele çıktı.. Saygılarımla...İyi geceler dilerim üstadım.
Bu soruya cevap bulamadım epeyce, çünkü uzun süredir epey yıllar oldu böyle bir soruyla karşılaşmadım. Hani derler ya ne desem yalan. İyiyim desem yalan olacak, kötülüğümüz zaten yok diye düşünüyor ve biliyorum. Ancak nasıl düşünmek ve yargılamak istiyorsan öyleyim galiba üstadım. İyilikler dileğimle..
Bu soruya cevap bulamadım epeyce, çünkü uzun süredir epey yıllar oldu böyle bir soruyla karşılaşmadım. Hani derler ya ne desem yalan. İyiyim desem yalan olacak, kötülüğümüz zaten yok diye düşünüyor ve biliyorum. Ancak nasıl düşünmek ve yargılamak istiyorsan öyleyim galiba üstadım. İyilikler dileğimle..
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.