0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
199
Okunma

Bir ömür yazısı vurulmuş alnıma,
silinmez, kazınmaz kara mühür gibi.
Aşk çıkmış karşıma cellât elleriyle,
ne kılıcından kaçış var,
ne hükmünden dönmek...
Dalında çürüyen çiçekler gibi solmuşum,
sular yosun tutmuş, akmaz olmuş.
Bir soğan, bir tuz kalmış çıkınımda,
ekmeğim çalınmış, yüreğim boğulmuş...
Her bakış, bıçağın paslı ucu gibi,
her susuş, zincirin soğuk halkası.
Varsın vursun başımı aşk cellâdı,
ben zaten mahkûmum bu yazıya...
Yürek yandıkça küllerden doğrulurum,
Sözüm ağırdır, susunca boğulurum.
Bir gün hesabı sorulacak biliyorum,
Vicdan terazi, mizanla kurulurum...
Gece iner, yıldızlar şahit kalır,
Gönül konuşur, dil susar, sır saklanır.
Kimse görmese de Hak görür, bilir,
Mazlumun ahıyla gökler çatlar delinir...
Hayat dedikleri yol, dikenle dolu,
Yüreğimde iz bıraktı her bir otu,
Ama ne olursa olsun bil şunu:
Hak yolunda yürürsen aydınlık sonu...
Ve şimdi susarım; ama suskun değil,
İçimde çığlık var, göğe yükselir.
Bir gün güneş doğar, zulüm biter, silinir;
Mazlumun duası en büyük kılıçtır, bunu bil...
Erol Kekeç/19.09.2025/Sancaktepe/İST