18
Yorum
51
Beğeni
5,0
Puan
347
Okunma
Düşüyor yapraklar,
gökyüzü yorgun bir ressam gibi
turuncuya, pas rengine boyuyor günleri.
Göğe dokunuyor dalların yorgun nefesi,
birden sarı bir perde iniyor toprağın yüzüne.
Biliyorum, bu mevsim de bir sırdır
ve her düşen yaprak, göğe yazılmış gizli bir dua.
Kırkikindi yağmurlarında gizlenmiş
bir vedanın ince sızısı,
toprağın kokusunda yankılanıyor.
Baharın telaşlı tebessümü
çoktan çekilmiş bir masal perdesi;
şimdi sahneye çıkan
yorgun ve bilge sonbahar.
Her damla
ruhumun kıvrımlarına dokunuyor,
sanki gök,
unutulmuş dualarıma cevap veriyor.
Ve anlıyorum ki:
Mevsimler de insan gibi,
gelip gidiyor bir sır taşır gibi;
sonbahar, sabrın sessiz yüzü,
ve içimde uyuyan hüzün
yeniden dile geliyor.
Sonbahar indi toprağa,
bir dergâhın eşiğinde eğilen derviş gibi
sessiz, vakur, mahzun.
Her yaprak, bir ömrün defteri,
gökyüzünden kopup yere düşerken
sanki insana fısıldıyor:
“Her başlangıç, bir sonun gölgesinde yaşar.”
Rüzgâr, kudretin nefesiyle
ağaçların saçlarını tararken,
dallar secdeye varıyor,
kökler sabırla hamd ediyor.
Yağmurun serinliği
sanki rahmetin cilvesi;
ve biz,
suyun izini ömrümüze işleyen yolcular.
Biliyorum artık:
Sonbahar, faniliğin tebessümü,
ölümle vuslatın arasında
ilahi bir hatırlatmadır.
Ve yaprakların yere düşüşü
asıl ayrılık değil;
dönen bir daire,
sonsuzlukla buluşan
kutlu bir yolculuktur.
Müjgân Akyüz Dündar
5.0
100% (22)