13
Yorum
50
Beğeni
5,0
Puan
298
Okunma

Giriş Notu
Bu şiir, büyümeye direnen bir masumiyetin, kırılganlığın ve kaybolmuş bir çağın izlerini taşıyor.
Her dizesi hem bir sığınak hem bir isyan;
çünkü bazen en güçlü olan, en kırılgan olandır.
.
Adını fısıldadığımda taşan bir su gibi.
Sessizliğin ince camında yürüyorsun
her adımın yankısı içime düşüyor.
Zaman, omzundan süzülen bir yaprak
ben o yaprağı yerden almaya korkan rüzgâr.
Ne yana essem
bir tarafım hep sana çarpıyor.
Gözlerin
uzak bir göç yolunda dinlenen turnalar.
Bakışların konuyor gecelerime
ben uykusuz kalıyorum
çünkü geceler sensiz uyumuyor.
Kırılgansın sen
sesinde karanlığın içinden akan bir nehir var.
Dokundukça eriyor, eridikçe çoğalıyor
o nehirde boğulmayı dahi seçiyorum.
Bense
yanlış anlatan bir hikâye gibiyim
her sayfam eksik, her cümlem yarım.
Senin adını yazarken bile
elim titriyor.
Dalgınlığım
yıkılmış köprülerin gölgesinde büyüyor.
Her adımda eskiyen ayakkabılarım gibi
kalbim de eskiyor.
Ve her ayrılıkta
yamıyorum kendimi
yamadıkça sızlıyor
sızladıkça seni çağırıyor.
Bir rüzgâr geçiyor yanımdan
ellerin fesleğen kokuyor yine.
Alnına konan kırlangıçların gölgesinde
ben bir kanat sesi oluyorum.
Yamaçlarda yalnız bir erguvanla konuşuyor
şehirlerin mülteci hüznünü taşıyorum.
Kırılgansın sen
büyümek sana hiç yakışmazdı.
Bir gökkuşağının kenarında asılı
damla gibisin.
Ben o damlaya düşen ışık
seninle renklenen gökyüzüyüm.
Ve biliyorum
her gülüşünle dünya tamir oluyor
her suskunluğunda dünya yeniden kırılıyor.
Sen, adını her mısrada sakladığım sır
ben, sana her dizede itaat eden gölge.
Kırılgansın sen…
Ve bu dünya sana göre değil.
Ferdaca
*
Epilog
Kırılgan olanı korumak, onu kırmadan sevebilmektir.
Belki de bu yüzden, dünyayı kurtaracak tek şey
çocuk kalabilen yüreklerdir.
5.0
96% (24)
4.0
4% (1)