5
Yorum
28
Beğeni
0,0
Puan
325
Okunma

Ben sana düşmeden önce yağmurdum,
Gökyüzünden yere hasretle inen
bir damlaydım belki
seninle nehrime kavuştum.
Senle çoğaldım,
taştım,
taşarak hayata karıştım.
Gözlerine bakınca öğrendim
bir kelimenin dokunuşla da söylenebileceğini.
Sen sustuğunda bile içime
bir bahar serinliği yayılırdı
ne zaman üşüsem,
adı sensin sıcaklıkla eşleşen.
Seninle yaşamak
göğsünde çırpınan bir kuşu dinlemek gibiydi,
rüyalarında kaybolmak
bir ömrü tek kelimeye sığdırmaktı:
“Kal.”
Ben sana sadece kal demedim.
Ben seni yâr bildim,
yar bildim,
her şeyim dedim,
ve sen yine de
bir sabah sessizliğinde
gittin…
Gitmek sana yakışmadı sevdiğim,
çünkü ben seni
hiçbir mevsime sığdıramadım,
sen hep bana
"ömür" diye yakıştın.
Ben seni
bir dağın sabrı gibi bekledim.
Rüzgârlar geçerken üstümden
yine de yerimden kıpırdamadım.
Çünkü biliyordum,
bazı sevgiler beklenmeyi değil,
kendinde sabretmeyi isterdi.
Seninle konuşmadığım her gün
bir şiirin harfini eksik yazdım ben.
Sanki içimden geçen her cümle
adının ilk harfiyle başlıyordu.
Yani sen yoktun,
her şey sendi.
Ben sana
sadece “kal” demedim.
Ben seni
kendime emanet ettim.
Dua eder gibi…
Gözyaşımı alnına sürer gibi…
Sonsuzun kapısında
adını ömrüme mühürler gibi...
Ben seni sevdim,
gökyüzü gibi;
ne seni tutabildim,
ne senden vazgeçebildim.
Yüzüne bakınca içimde
bütün eski acılar susuyordu.
Sanki sen,
benim en gürültülü yerlerimi
şefkatle susturan bir şarkıydın.
Sana anlatmadığım hiçbir duygum yok.
Sadece söyleyemedim…
Çünkü bazı kelimeler var ya hani,
ancak çok acı verince
dudaktan değil
gözden akar.
Ve bil ki sevdiğim…
Ben seni öyle içime gömdüm ki,
bir gün ben gidersem eğer,
mezarıma “o’nu sevdi” yazmasınlar
“o, onunla yaşadı” desinler.
Peri Feride ÖZBİLGE
15.07.2025