7
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2772
Okunma

Çamlıca’nın pıhtılaşmış baharında gezinirken
şarkı söylüyor usul boylular.
Renkli ve Peçenekli birkaç boy halinde,
kimine değen ışıklar yükseliyordu gölgelere inat.
Ne zaman yağmur yağsa üşümeye başlar, mastürbasyonlu gençler.
Elleriyle örtmeye başlarlar kendilerini
ve kendilerini sıvazlarken arka sokaklarda onlardan habersiz,
kaç sevdalı ölmektedir.
Ne tuhaf? Şiirimi özlüyorum,
didinişlerimi,
ve ölmeyi özlüyorum, ne kadar da tuhaf.
Bayram kartlarının arkasına yapıştırılan benliğimi özlüyorum,
ve sevinçlerimi özlüyorum
onlar çalmışlardı benden biliyorum.
Çamlıca’nın arkasında pineklerken ömrüm,
yine yalnız kalıyorum.
Kaldırımlar dışında hiçbir şey yok.
Ömrüm,
Zerdali yapbozluğuyla
Kimine göre en son halini yaşamakta…
Ömrümle birlikte asılıyorum
Asılmadan, ömrüme değse Halley,
Bileklerimden öpse tanrılar,
Sonra,
dağılan saçlarımdan kurdeleli küçük bir kız çocuğu yaratsalar.
Sonra,
Sen kalsan ve hiç gitmesen
Bileklerimden öpsen usulca…
Bayram sabahlarında kanlı olur çamlıca’nın arkası,
Sen de orda olursun; ben de orda olurum…
…usulca seyrederim gömülüşlerimizi,
…çamlıca’nın arkasına yaslanırken.
2005/ nisan
İstanbul