0
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
134
Okunma
Azraîl’in def’inde bir melodi
Yirmi birinci yüzyılın çeyreği
Kan gülleri filizlenir
Gelincikler baş bağlar
Papatyalar boynu bükük
Menekşeler dargın
Kekik kokusuna küskün
Yollar
Yolculukların son durağında
Sirenler çalıyor
Uzun uzun can pazarları
Yıkık kentler
Boynu bükük çoçuklar
Analar feryatta
Suskun deniz dalgaları
Gök karanlığında bombardımanlar
Yüreğime, yüreğime iniyor
Gözlerimden sürünerek
Kitaplar arası hunharca hıkımlar aklıma saldırıyor
Aklım almış başını gidiyor
Toplanmış sukunetim
İzlerinde kamçılar
Nazi odaları
Ölüm tezgahları
Bülbüle sordum ne oldu sesine
Nefesini çekti
Bir şeyler mırındadı
Baykuşa sordum bilgeliği
Utandı çevirdi yüzünü
İnsana sordum neden bu yıkım
Sırıttı
Utanmadı
Utanamazda
Yitirilmiş üzümlüğünü
Şaraba uzandım ve bak budur mayamız
Bir birimizin canından olduk dedim
Olmadı
Olmadı oralı bile
Yabancıydı görebiliyordum
Zor gelmez bu yaşam onlara
Ve onlar sermayedarlar
Onlar deyip ötekileştiriyorum
Bu sınıfsallık kaçınılmaz
Kendimden olunamayacağıma
Onlarlada olamayacağıma
Olmamda..
Nêrgiz’ler
Serçeler
Ve biz için
Serpile serpile savuryorum yüreğimi
Azrail’e kafa tutarak
Pes etmeden yılmadan
Ne zincirler
Ne tasmalıklar
Birlikte var olmaya
Hepimizin ortak hakkı olan
Yaşam ormanına
İlk güvercini uçurtuyorum
İlk buğdayı orağa
Son orağı Azraile savuryorum..
M.SERİNKAYA
5.0
100% (3)