0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
101
Okunma

Kapıyı çalan her yeni gün,
İnatçı bir dilenci edasıyla
Ömür sermayesinden küçük bir parça ister ısrarla
O kendi hissesine düşeni alırken hayatlardan
Atinin düne olan uzaklık hasreti
Maziye olan özlemi yeniden diriltiyor
Dün bugüne çok uzak
Ama bir okarda yakın
Fosilleşmeye mahkum olmuş beden yığınları dolaşıyor,
Sokak ve cadde başlarında
Günler geçmiyor ki;
Şehir ve insan birbirine yabancı yolcular gibi olmasın
Dostlukları yolun sonunda bitiverecek hissiyle,
Veda havası dolaşıyor çehrelerinde
Yaşadığın şehir anılarını yazdığın defter olur kimi zaman
Lakin öyle anlarda var ki;
Şehrin sakinleri gulyabani gibi görünürler gözüne
Her sabah selam verdiğin mahalle esnafı,
Tanımadığın yabancı oluverir bir sabah
Sokağın sonundaki somuncu amca görmezlikten gelir seni
Bir akşam vakti minareden yankılanan ezanı işittiğinde
Adını koyamadığın bir his kaplar kalbini
Gurbet ellerde ilk kez ezan duyan insanın,
Heyecanı kaplar içini
Zaman, şehir ve insan üçüz kardeş gibiler
Biri yaşlanınca diğeri azade olmaz ihtiyarlıktan
İnsan vahşilik katarsa tabiatına
Şehir sessiz kalmaz bu tavrına
Karşı karşıya duran aynalar gibidirler çünkü
Şehir, zaman ve insan aynı bedendeki üç ruh gibiler
Aralarında kopmaz bağlar var göremediğimiz
Lakin bu birliktelik fazla sürmedi bu günlerde
Yaşadığım şehir benim şehrim değildi sanki
Bir şehir ki içinde yaşayanları farklı kılardı onu
İnsan şehirde şehir de insanda yaşardı çoğu zaman
Bu aralar tuhaf haller vardı şehrimin insanlarında
İnsan olmaktan çok insanlık taklidi yapıyor gibiydiler
İnsanlar çıldırmış olmalı diyordu içimden bir ses
Yürüyen et yığınlarını andırıyorlardı zihnimde
İnsan ve insanlık kavramlarının farklı şeyler olması gerektiğini ,
Düşündüm birden
Bir an değerli eşyasını kaybeden kimse gibi,
Hissettim kendimi
Sokak sokak dolaşıp önce vefa ve adeleti aramaya başladım
Sormadığım, bakmadığım yer kalmadı onlar için
Ben onları ararken uhuvvetin kaybolduğu anonsu yapıldı şehirde.
İzdiham ve koşuşturmaca..
Tüm insanlar bir oyana bir buyana koşturuyordu
Herkes aynı şeylerini mi kaybetmişti ne?
Biz bu kayıplara ağlarken minareden okunan,
Acıklı salayı işitti kulaklar
İslam ümmetinin öldüğünü duyurdu hoca efendi
Derken bir tabuta ilişti gözlerim
Üzerinde insanlık yazan bir levha vardı
İnsanlık vicdanıydı bu sefer ölen
Hüzün ve gözyaşı.. oturdum ve ağladım..
İnsanlar şehirde dolaşan zombiler gibiydi
Kaybettiklerinden dahi habersizdiler
Ağlayacakları yerde kahkaha atıp güldüler
Bu çıkmazı olmayan labirent duvarlarını aşamamıştı benliğim
Şehir kaybettiklerimize koca bir mezar olmuştu,
Bizlerse üzerindeki hortlaklar
İnsan insalığı kaybetmişti insanlıksa insanı
Bu sefer kaybolan şey şehirdi insanda,
İnsansa şehirdeydi kaybolan
İllet,zillet ve kıllet bu sarmalın tercümanı oldular
Önce kaybolan şeylere ağladım
Sonra kayıplar için ilan panolarına yazdım arananları
Bulan ve görene ödül verilecekti
Uzun zaman oldu ama hala bulunamadılar
Eğer bir bulan ve gören varsa,
herkes vicdanına başvuru yapsın
5.0
100% (1)