1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
2425
Okunma

ANTAKYA
Erken vaktinde bir günün, seyrindeydim uzaktan seni
Uygarlıklar beşiği endamın hayran bıraktı beni
Şarkı söylerken seni yeşilliğe çalan çamın aşıklarına
İhtişamlı yüzün gülümsüyordu sabahın ilk ışıklarına
Evlatların sabahın erken vaktinde işlerine koşuşur
Rengarenk güvercinlerin gökyüzünde özgürce uçuşur
Sende aşk bir başka oluyor notalarla yapraklar düşünce
Sevgililer düşlenir rüzgar esip içler üşünce
Sönmemiş hala, tarihe meydan okuyan keskin bakışın
Zaten ülkemin barışına misal oldu binbir türlü nakışın
Anılarımızı tazelerken aşka susayan güvercinlerin
Anladım ki artık yorgundu fen ilmine inat eden semercilerin
Kültürlerin ahenkliği durmadan dans eder eskimiş sokaklara
Sevgi, dostluk, kardeşlik köprüdür olmuş sarı -esmer – aklara
Önce bize rehberlik yapardı çarşı başındaki çınarın
Sonra yorgunluğumuzu atardı köşe başındaki pınarın
Diyarınla medeniyetlere çılan bir kapısın
Zarif evlerinle semavi mabedlerinle erişilmez bir yapısın
Bizlere özeldir, nice insanı eskiten tarihini koklamak
Sönen sevdaları, kaybolan ağıtları bir bir yoklamak
Belen geçidinden ovana inenlere tek tek gül sundun
Her nedense gönüllere bir tebessüme taht kondun
Ama ben sitemliyim güllerinin kırmızı-beyazına
Bir merhabaya esaretimi verdi yitik Antakya kızına
Sabahları selamlıyorum insanları ta uzun çarşıdan
Çünkü her selama gülümsüyor yitik sevdam, karşıdan karşıdan