7
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
221
Okunma

"Sessiz Veda...", aşkın susarak nasıl terk edileceğini değil, susarak nasıl yeniden doğulabileceğini fısıldar. Çünkü bazen kalmak değil, susarak gitmek büyütür bizi.
“En çok da sessizlik bağırır, vedadan sonra kalanlara...”*
"Sessiz Veda...", aşkın susarak nasıl terk edileceğini değil, susarak nasıl yeniden doğulabileceğini fısıldar. Çünkü bazen kalmak değil, susarak gitmek büyütür bizi.
“En çok da sessizlik bağırır, vedadan sonra kalanlara...”
........................................
Kalbimi
bıraktın,
göç eden bir rüzgâr gibi
geçip gittin içimden,
kırık aynalarda unuttun beni.
Toplamaya kalksam ne fayda,
her parça başka bir sızı.
Aşk,
bir masalmış sadece,
daha ilk hecesinde eksik,
sonunda ise
suskun bir harf gibi solgun.
Ne dile düştü,
ne duaya karıştı.
Bir sır
gibi büyüttüm içimde yalanını,
omzuma yükledim
bir ömürlük hatıranı,
bir sırık gibi taşıdım
düşlerimin ucunda.
Ne yazar şimdi
adımı kalbine kazısan?
Ne yazar
dönsen de eski günlere?
Ben seni,
gönlümün en derin defterinden
silip attım.
Kapımda beklesen ne yazar ki artık?
Bir zamanlar,
biz yıldızlardık,
birbirine ışıkla bağlı.
Şimdi
karanlık göğün sessizliğindeyiz,
sen orada
ben burada—
adını anmaz oldu dilim bile,
yüreğimden düştün
ebediyete doğru.
Ne yazar şimdi
geçmişi özlesen de,
ne yazar
gözlerin yeniden parıldasa da?
Ben o anıları
toprağa gömdüm,
her kelimen
bir nehir gibi
akıverdi uzaklara.
Gözyaşlarım
bir zamanlar bir çiçekti—
şimdi
rüzgârla savrulmuş
bir yaprak kadar sessizim.
Ne yazar,
artık dönsen bile yanıma sen?