2
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
150
Okunma
sabahı olmayan bir geceyim
ışık, bir başkasının penceresinde unutulmuş
susuyorum, çünkü kelimeler de yorgun
içimde
göç etmeyi unutan bir kuş sürüsü
inandım
kendimi unutttum yıllarca
sandım ki dokununca geçer kırıklar
oysa en derin çizikler, en yakınlardan
en kıyamadıklarından gelirmiş
ben sustukça büyüdü aynalarda kendime yabancı yüzüm
umut ektim gözlerinin ucuna
küçücük bir gülümseme yeter sandım
bir bakışla yeşerir dedim kuraklığım
ama meğer her tohum toprak tutmazmış
taşa tohum ekilmezmiş
bir gün döner sandım kara bahtım
gidenin içinde iğne ucu kadar kalırım diye kendimi avuttum yıllarca
o gün gelmedi ben kaldım
bir cümle gibi
yarım eksik ve unutulmuş dudaklarda
şimdi ne zaman güvensem kendime
ayaklarım geri geri gider
bir ses duysam eskiden iyi gelen
ardından hep bir suskunluk çöker yüreğime
ellerim boş artık
tutacak bir söz kalmadı
düştüğüm boşluğa tutunuyorum
ve kalbim
sanki ödünç verilmiş bir şeydi de
geri alınmış gibi
tek bir şey kaldı geriye
adı konmamış bir eksiklik
ne unutuluyor
ne tam hatırlanıyor
hatırlasam da içimi bir korku kemiriyor
bir yara gibi
kabuk tutmayan
her hatırayla yeniden açılan
annem derdi ki
çıkmadık candan ümit kesilmez
belki bir gün
içimde susan şeyler de
yeniden konuşur mu
dile gelir mi bilmiyorum
bildiğim tek şey var
ıslah olmaz bir yarayım
kabuk tutmayan
iyileşmeyen
Sabahı yok bir gecemin çığlıklarım derin derin
Yolum kayıp izim silik bana gençliğimi verin
Zaman dindirmez acımı kabuk tutmaz bir yarayım
Ne Rab sorar ne kul sarar dermanı kimde arayım
5.0
100% (4)