’’Bebeklerin neden ilk doğduğunda gözyaşları yoktur Adem?’’ ’’Ağlamak değil sılaya özlemdir ilk ağıtları. Âdem olduğunda dünyayı tanır, akmaya başlar ilk göz yaşları’’
‘’Güneş batınca gölge aslına döner!’’ Ey gölgem! Gecenin bağrında saklan Şafak doğduğunda ben Güneş’e dönerken Sen ardımda kalacaksın!
Karanlığın tılsımında gizlenmiş gecenin sesi Söyle sapağım nerde? Doğarken ağlayan bebeklerin her acısı kucağımda Oysa herkes mutlu Neden bebeğin ağıtında gözyaşı yoktur Hiç düşündün mü? Seni kaybetme korkusunu Her gece yüzüme vuruyorsun Günü beklemen niye anlamıyorum? Güneşle doğuyorsun Kimi önde kimi arkada Hiç terk etmeyecekmiş gibi ruhumu okşuyorsun.
Ah karanlığın pus kesimi! Renklerimi de örtüyorsun Zift dökülmüş gözlerime Göremiyorum! Neden bebeklerin gözyaşı yoktur Bilemiyorum…
Kulağıma üflenen adın ilk ezan hürmetine Titreyen yüreğe düşen ateşin kudretiyle Aşk’ın ney gücünden Mey haline dönen ezginin ömürlük hatrına kirpiklerimden biriken damla dökülsün Akmıyorlar ne çare! İlk helal yudumların sus hakkını bildim içe döktüm içre aktım Oysa anlık mihmandım kapında Konmakla göçmek arasında ki zamana tutsaktım sadece Dilim sustu kulaklarım dinledi Şefkat parmaklarının masajlarında göğsüm dinginlendi… Sırtımda sürtünen bu merhamet eli kimdendi?
Ah vaktin acımasız savgusu! Rahvan yürüyüşünle aldatan özgürlük koşucusu Dört nalın sancısından acıyan dudağın köpürtüsü… Ben neredeyim? Terkine sığmayacak yükte ağrılarım var Manadan düştüm bu vaftiz niye? Oysa fıtratımla tertemiz değil miydim? Gelir gelmez kirlenmek ne acı! Hangi ara tutuldum; Karanlığa kesilen göbek bağıyla mı bağlandım Dünya denen bu zındığa!
Arşa dikilecekse başım yuh sana! Belki bir damlanın sığınacağı çukur kalmıştır suratında…
Mecnun’un Leylası ‘mı Devenin yavrusu mu aşktı? Hangisi daha üstün, hangisi daha tutkundu? Deve’nin hörgücü erimekte Mecnun’un dizleri çözülmekte ne için Aşk kime nasip kısmet dediğin ne kadar tane?
Ey Beyhude fikirlerim! Azat et benliğimi Kölelik makamında günler benim olsa ne çıkar? Kısmetine koşmazsan Senin çaban yoksa Adem Hepsi nafile!
Ey Âdem ulaştır mahfilime aydınlat yolumu Hak üzerine!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Serbest şiirlerin usta kaleminden muhteşem güzellikte yazılmış bir yürek sesiydi şiiriniz, gönülden kutluyorum tebrikler üstadım. Şiir ve yorum uzmanlarınca yazılmış yorumlar da aynı güzellikte muhteşemdi. En kalbî selam, sevgi ve saygılarımla. Esenlikler ve şiir dolu günler diliyorum 💐🤗
Şiir, insanın içsel çatışmalarını, varoluş arayışını ve aşkın derin sorgusunu mistik bir dille anlatıyor. Gölge, karanlık ve gözyaşı imgeleriyle ruhsal bir keşmekeş yansıtılıyor.
Hz.Adem’in (A.S) ayak bastığı ilk zamanlarla başlayan hikâye.. Yani insanoğlunun sürgünle mühürlenen varlık serüveni.
Her doğan bebek cennet aleminden dünya hayatına düşen bir hatıradır aslında. Gelişiyle değil de gidişiyle kutlanan bir yolculuk.Belki de bu yüzdendir bebeklerin doğdukları anda gözyaşlarının gelmemesi.Gözyaşı ise, dünyaya karıştığında, yani bu faniliği tanıdığında gelmeye başlayacaktır ancak.
Onların bu olağan dışı durumu, dünyaya henüz ilk adımının tanığıdır.
Bebekler daha hiçbir şey bilmese de bir ayrılığı vardır. Rahimden dünyaya düşerken bir cennet kaybı yaşar belki de. Anne karnındaki huzurun, içindeki gizli ışığın yerini alan bu yeni, ve bu yabancı dünyaya eksik gelir. Sonra kendince der ki '' ben neredeyim"
İnsan doğarken asıl evini geride bırakıyor henüz bir evi bile yoktur. Ağlar ama aklı yetmez buna. Çünkü şu anda sadece beden elbisesini giymiştir.Çünkü henüz dünya kirini tanımamıştır. Gözlerindeki o saf gözyaşı sancısı cismin değil, ruhun doğum sancısıdır aslında.
Ruhu bu yabacı mekana henüz alışmamıştır. Zamanla acıyla, sevinçle ailesinin sesiyle bağ kurdukça, dünya gerçekleriyle tanış ettikçe eksikliği daha net hissedildikçe gözlerinden yaşlar süzülmeye başlar. Çünkü artık âdem olmuştur: Çünkü dünya ile bağ kurmuş, kendisini bekleyen o çileli serüven başlamıştır artık. ....
Güneşin batmasıyla birlikte gölge kendi aslına döner. kimsenin göremediği ama herkesin içinde taşıdığı o suskun yalnızlığa. İnsan kendi gölgesine bile tutunamazken, ne olduğunu aramalı gecelerde. Her doğuşun içinde gizli bir ağı vardır aslında. Doğarken ağlayan bir bebek neden hayal kırıklığını dökmez?(Gözyaşı) Belki de kirlenmemiş gözlerde yaşam yoktur o anda.Belki de hakikat, ilk nefes alışın çine gizlenmiştir de o yüzdendir yaşın gelmemesi
İnsanoğlu dünya kapısından içeri girdiği andan itibaren hem misafirdir hem mahkum. Defalarca tekrar edecek bir sürgündür bu.
Aşk , adı üflenmiş bir sır gibi düşer insanın içine. Ney iniltisinde bir hiçliktir o? Mey haline gelmiş bir ezgi midir insan, yoksa sarhoş olan mıdır?
Zaman, acımasız bir seyyah gibi sonsuza dek üstümüzde dolaşmaya devam eder. Her şeyde biraz daha zincirleniriz.Boş ve yavan olan bir şeyin peşinden dört nala koşan hayallerimiz köpürür durur ama geriye dönük olarak da sadece toz bulutları kalır.Hangi hayal, hangi dua, hangi aşk insanı hakikate ulaştırır? Mecnun'un çöllerindeki mecnunluğu mu, yoksa devenin sevdiğine hasret mi daha kutsaldır?
Varlığın özü teslimiyetin saf huzurundadır. Kölelikte geçen bin yıl, bir hakikat uğruna feda edilmez mi?
Kendinde kendime sesleniyorum. Çünkü ben gölgemle hesaplaşırken bile aydınlığa muhtacım.
Bir gölgenin sahibine hasreti gibi, insan da özüne özlemle tutunmak zorunda.Gölge güneşi kaybettiğinde uzayarak kaybolur, Adem de Rab’binin nurunu yitirdiğinde karanlığa mahkûm kalır. Her gece, insana kendini hatırlatan bir sükûtla gelir oysa. Zira gecelerin musahhar kılınışında sadece karanlık değil, yaratılışın ilk sancısı da gizlidir.
Oysa biz, kirlenmeyi öğreniriz zamanla. Sevilmeyi değil, sahiplenmeyi, kalmayı değil, terk etmeyi; görmeyi değil, hükmetmeyi.İlk ağızdan dökülen ezan ve kametle başlayan tertemiz bir ömür, her adımda biraz daha lekelenir. Adına kader denilen yazgının elleriyle, kendi ellerimizi bağlarız çoğu zaman.
Aşk bile kirlenir bazen, mecnun olur, hörgüç eritir, ama hâlâ sormayız: "Aşk kime nasip, kısmet dediğin ne kadar tane?" Çünkü aşkı dahi sahiplik sanırız. Oysa aşk sızıdır, aidiyet değildir. Tıpkı gözyaşı gibi… Tıpkı bebeğin gözyaşsız ağlayışı gibi.
İnsanın yükü ağırdır gerçekten
De ki ; Ey kendine yabancılaşmış Âdem! Her gözyaşsız bebek, içinde saklı bir peygamber niyeti taşırken kirlenmeden önceki halimizi hatırlatmaz mı? Belki de bize düşen, o ilk haliyle tekrar buluşmak değil midir? Belki de kurtuluş, gözyaşının kendisinde değil, onu tutan iradededir. Belki akmayan yaş, içe düşen secdenin sıvısıdır.Hiç düşünmez misin?
Ve de ki: Ey zamanın acımasız yokuşlarında tökezleyen benlik! Ruhunun pusulasını yeniden hakka çevirmedikçe, hiçbir yokuş inişe dönmeyecek.
Ve işte o yüzden ey Adem/oğlu! Her doğan bebek ağlar da Henüz gözünden yaş gelmez.
Sevgili Aren abinin şiirleri genel olarak biçimden çok özle var olur Bu şiirdeki her dize başlı başına bir dergah gibi.İçeriye gireni koruyan, düşünen sarıp sarmalayan bir mekan. Kelimeler yorgun değil, vakur. Duygu çok fazla süslü değil, derin. Bu nedenle bu şiir, bir arayışın eseridir.
Eyvallah abi. Sevgiler ve selamlar olsun Çaylar her zamanki gibi sizden, Kahveler bizden.🫖☕
Her şeyi söyledin Boranım bana söz bırakmadın hayran hayran okudum ne kadar güzel anlattın. Hikayesinden anlaşılacağı üzere aciz romanın bir diyaloğundan türedi. Önce monologdu sonra şiire döndü...
Velhasıl Romanda geçen Benan Dedemiz şöyle anlattı tam da senin o güzel şerhin gibi: '' Doğduğunda melekti nefsinden bir haberdi. Nefsi canlandıkça arzuları arttı istekleri olmayınca gönle akan yaşları dünyaya aktı. İlk başta sılasından uzak olduğu için ağıttı biz ağlamak desek de. Zira Gönül Çalap’ın tahtıydı. O tahta akıyordu da biz göremiyorduk.’’
Yani tam nokta vuruşu eyvallah kardeşim.
Bu kadar kısa zamanda hem cözümsemek hem özümsemek hem de izahat... Isıracam seni ha 😁☕☕
Neyse hadi çaylar benden olsun. Şu ay vaktini ç'ay vaktiyle demleyelim olur mu:))
Her şeyi söyledin Boranım bana söz bırakmadın hayran hayran okudum ne kadar güzel anlattın. Hikayesinden anlaşılacağı üzere aciz romanın bir diyaloğundan türedi. Önce monologdu sonra şiire döndü...
Velhasıl Romanda geçen Benan Dedemiz şöyle anlattı tam da senin o güzel şerhin gibi: '' Doğduğunda melekti nefsinden bir haberdi. Nefsi canlandıkça arzuları arttı istekleri olmayınca gönle akan yaşları dünyaya aktı. İlk başta sılasından uzak olduğu için ağıttı biz ağlamak desek de. Zira Gönül Çalap’ın tahtıydı. O tahta akıyordu da biz göremiyorduk.’’
Yani tam nokta vuruşu eyvallah kardeşim.
Bu kadar kısa zamanda hem cözümsemek hem özümsemek hem de izahat... Isıracam seni ha 😁☕☕
Neyse hadi çaylar benden olsun. Şu ay vaktini ç'ay vaktiyle demleyelim olur mu:))
Kendi gölgem,kendi sorgularım,kendi acılarımın dile geliş yankısındaki satırlara...
Derin bir nefes alalım.
O gölgeler geceye sığınan O hep arkamızda kalacak olan gölgeler Bir dönüşümün eşiğinde,kimbilir ışıktan korkar gibi belki de..
Hayatın karmaşık yollarında hangi yöne sapmanın sorularında karanlığın tılsımı.Ki kaybolmak bazen doğru yolu bulmanın ilk adımıdır. .sükutsa en gürültülü çığlık.
Dünyanın neşesi ,içimizdeki hüznü daha da derinleştirdiğinde,
Acı bazen en derin anlamların doğum sancısıdır.
Belki de en saf acı,henüz ifade bulmamış olandır.
Korkular bizim en yakın arkadaşımızdır saygıdeğer Aren. Bazen ışığın hatırına acıdan dışarı çıkamamak var ya..İşte o gitmekle kalmak,konmakla göçmek arasındaki çizginin misafir geçişi.
Nasıl derin Nasıl insana kıymık gibi batan satırlar Aren.
"Neden bebeklerin gözyaşı yoktur"bilemiyorum..ama
Umutsuzluğun ve çaresizliğin yoğun halinde aynı sorularla tekrarlanıyor benim de içim.
Hakikat en karmaşık yolların sonunda gizlidir.ve en büyük yolculuk iç dünyamıza yapılandır.
Aşkın ve inancın gücüyle o vakit ruhumuzu azad edelim bu şiirle.
Teşekkür ederim Tesbih hocam. Siz ki imgelere yön veren şiarın ustası, biz ki kulağı geçecek boynuzdan yoksun çırağız s'us dedim kendime... ''Tesbih tanelemiş dizmiş sözcükleri. Maşallah de sadece.''
Çok teşekkür ederim zihninize ve emek veren kaleminize.
Teşekkür ederim Tesbih hocam. Siz ki imgelere yön veren şiarın ustası, biz ki kulağı geçecek boynuzdan yoksun çırağız s'us dedim kendime... ''Tesbih tanelemiş dizmiş sözcükleri. Maşallah de sadece.''
Çok teşekkür ederim zihninize ve emek veren kaleminize.
Şüphesiz günün şiiridir Şurada kalp ampulu sahte atmayan nadir Olan konakçı ruhlardansın
Şiir ne bir kitap okuduktan sonra çıkar Ne de bir filmden sonra Ne de bir aşktan ya da üzüntüden sonra Zaten geçmiş şu an gelecek Yazılmışken önceden 😶🌫
Şiir kendisini yazdırır Vakti geldiğinde İnsan sanıyor ki sadece nefes alanlar canlılar ölür Halbuki şiirlerde ölür kendilerini yazdırdıktan sonra Bir kâğıt parçasının da nefes alıp verdiği gerçeğini Hiç kimse ama hiç kimse inkar etmesin Bedenler de görüldüğü gibi değiller zira
Şiirin on iki Arşlık kalpi çıkıp gitmiş Gidiş oraya Ben Hakkım diyenin kapısına
Sevgi ve ışıkla Işık ve sevgi dolu kal ruh makamında 🪄🪞🌟🍃
Believe_TülAySLAN tarafından 16.5.2025 09:48:57 zamanında düzenlenmiştir.
Teşekkür ederim Tülay Hocam. Işık oldu yorumunuz şiire Ne güzel anlattınız... Fizik'de öyle söylüyor ''Her madde canlıdır'' O zaman taşta dahi ruh vardır Aklım almasa da...
Yorum değil Şerh oldu şiire Selam saygı ve dua ile
Teşekkür ederim Tülay Hocam. Işık oldu yorumunuz şiire Ne güzel anlattınız... Fizik'de öyle söylüyor ''Her madde canlıdır'' O zaman taşta dahi ruh vardır Aklım almasa da...
Yorum değil Şerh oldu şiire Selam saygı ve dua ile
<’’Bebeklerin neden ilk doğduğunda gözyaşları yoktur Adem?’’ ’’Ağlamak değil sılaya özlemdir ilk ağıtları. Âdem olduğunda dünyayı tanır, akmaya başlar ilk göz yaşları’’>
Yazmaya çalıştığım yol ve yolcu romanından bir diyalogdu... Meczup Âdem ile Oğlu Adem'in 26 yıl sonra karşılaştıklarında oğluna sorduğu soru ve aldığı cevaptı...
Tıbbi bir durum olsa da acaba nasıl bir anlam yüklenilebilir bende bilmiyorum...
Teşekkür ederim yorumunuz ve dikkat çektiğiniz için...
<’’Bebeklerin neden ilk doğduğunda gözyaşları yoktur Adem?’’ ’’Ağlamak değil sılaya özlemdir ilk ağıtları. Âdem olduğunda dünyayı tanır, akmaya başlar ilk göz yaşları’’>
Yazmaya çalıştığım yol ve yolcu romanından bir diyalogdu... Meczup Âdem ile Oğlu Adem'in 26 yıl sonra karşılaştıklarında oğluna sorduğu soru ve aldığı cevaptı...
Tıbbi bir durum olsa da acaba nasıl bir anlam yüklenilebilir bende bilmiyorum...
Teşekkür ederim yorumunuz ve dikkat çektiğiniz için...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.