Okuduğunuz
şiir
6.5.2025 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
KAYYUM
KAYYUM
Bahar müjdelenirken çiçek açtı zakkumum, Gelip geçen mevsimin bilmem rızası var mı? Kelebek ömrü kadar yaşamaya mahkumum, Yuva yapsam sinende aşkın kozası var mı?
Kandil gibi yanardım beni aşktan soğuttun, Hani etle tırnaktık ben kalem sen kağıttın Yazdığım şiirleri sevabına dağıttın, Sorsana bir gönlüme gayrı yazası var mı?
Sevmek dipsiz bir kuyu hasret derin uçurum, Özlemekten yorul gel dizimde gözünü yum. Terk ettiğin gönlüme çoktan atandı kayyum, Sana aşık olmanın başka cezası var mı?
Ne kötülük gördün ki senden aşkı umandan, Vermediğim ne buldun gittiğin o limandan? Sevdanın cephesinde sendin zalim kumandan, Sana teslim olmasam aşkın gazası var mı?
Sevda cennetindeydik tutuklu mu sayalım? Yasak meyve yiyerek şeytana mı uyalım? Yerle gök şahit olsun gel de nikah kıyalım, Ayrılık nikahının sanki imzası var mı?
Gülüşünü bozdursam bir tebessüm etmiyor, Vuslat yakın demiştin saya saya bitmiyor. Aşk borcumu ödesem kalan ömrüm yetmiyor, Sensiz geçen bir günün söyle kazası var mı?
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Aşkın kendisinden yana yüceliği, saflık ve derinliğini irdelerken karşı tarafın vefasızlığı, maddeciliği ve biganeliğine değinen değerli hecenizi kutlarım. Saygılarımla.
Kayyum şiiri beğeniyle okudum, yüreğine, kalemine sağlık, nice güzel şiirler diliyorum saygılarımla sevgi dolu ilhalı şiirler diyorum
“Kayyum” Şiiri Üzerine Akademik Bir Edebî İnceleme
“Kayyum” adlı şiir, modern Türk şiirinin duygu merkezli damarlarından beslenen, bireysel aşkın metafizik ve toplumsal boyutlarını bir arada işleyen bir metindir. Şiirde aşk, hem ilahi bir vecd hali hem de dünyevi bir yıkım süreci olarak resmedilir. Başlıktaki “Kayyum” kelimesi, İslamî terminolojide “koruyucu, gözetici” anlamına gelirken, aynı zamanda bir boşluğun doldurulması, terk edilmişliğin denetim altına alınması gibi çağrışımları da taşır. Bu kavram, terk edilmiş bir gönlün artık bir aşkın değil, onun yerine geçen bir hafızanın, yasın ve bekleyişin hâkimiyetinde olduğunu belirtir.
Şiirin tematik kurgusu, beş kıta boyunca farklı metaforlar ve çağrışım alanlarıyla şekillenir. İlk kıtada “zakkum” çiçeği ve “kelebek ömrü” gibi doğadan alınan simgeler aracılığıyla aşkın geçiciliği ve aynı zamanda yakıcılığı vurgulanır. Zakkum, hem güzelliği hem de zehriyle aşkın çelişkili doğasını temsil ederken, “kelebek ömrü” aşkın zamansal sınırlılığını imler. Burada şairin sorduğu “Yuva yapsam sinende aşkın kozası var mı?” dizesi, karşılıksız bir sevginin gelişip serpileceği bir zemin olup olmadığını sorgular.
İkinci kıtada “kalem” ve “kâğıt” metaforları aracılığıyla birliktelik düşüncesi işlenir. Bu metaforlar, bireyin şiirle ve aşkla olan ilişkisini tanımlar. “Yazdığım şiirleri sevabına dağıttın” dizesi, aşkın üretici yönünün değersizleştirildiğine dair bir eleştiri içerir. Burada şair, aşkın kutsallığını savunurken, ona vefasızlık gösteren sevgiliyi dünyevî çıkarlarla özdeşleştirir.
Üçüncü kıtada “kayyum” kavramı doğrudan şiirin merkezine yerleşir. Bu kıta, şiirin duygusal kırılma noktasını oluşturur. “Terk ettiğin gönlüme çoktan atandı kayyum” dizesi, terk edilmişliğin artık içsel bir koruyucuyla bastırıldığını, sevgilinin yerine duygusal bir vekilin geçtiğini gösterir. Aynı zamanda aşkın artık bireyin iradesi dışında bir güç tarafından kontrol edildiği izlenimini yaratır.
Dördüncü kıtada savaş ve çatışma metaforları (“cephesi”, “kumandan”, “gazası”) aşkın acımasız doğasına dair bir panorama sunar. Şair burada, âşığın sevgiliye olan teslimiyetini sorgularken, aşkın aslında bir tür esaret ve yıkım getirdiğini öne sürer. Bu bölümde aşk, bireyin iradesini elinden alan bir güç olarak resmedilir.
Son kıta, ilahi bir göndermeyle (“yasak meyve”, “şeytan”, “nikah”) hem dünyevi aşkın metafizik sınırlarını hem de ayrılığın kader olup olmadığını tartışır. Şair, bu noktada ilahi şahitliği (“Yerle gök şahit olsun”) öne sürerek aşkı meşrulaştırma arzusunu dile getirir. “Ayrılık nikahının sanki imzası var mı?” dizesi ise aşkın sonunu bir kadere bağlamayı reddeden isyankâr bir tona sahiptir.
Sonuç olarak, “Kayyum” şiiri, aşkın birey üzerindeki etkisini, metaforik dil ve imgesel zenginlik yoluyla çok katmanlı bir şekilde işler. Şiir, aşkı bir tutku, bir savaş, bir inanç ve nihayetinde bir yalnızlık biçimi olarak sunar. Modern aşk şiirinde sıkça rastlanan karşılıksızlık, özlem ve terk ediliş gibi temalar; bu şiirde tasavvufi ve sosyal göndermelerle derinleştirilmiştir. Böylece “Kayyum”, yalnızca bir aşk hikâyesi değil, aynı zamanda aşkın ruhsal bir yıkım ve yeniden doğuş süreci olduğu fikrini savunan güçlü bir edebi metne dönüşür. İlham gelince Kalem yazar Akla gelince şair dil döker Yetim yoksula yürek ister Maaş yettim kaldı aş ister Saygılarımla Selam
Değerli şair kardeşim.., Su gibi, berrak mı berrak bir şiir. Zaten seçki hak ettiği değeri de vermiş. Bende canı gönülden tebrik ediyor, selamlarımı gönderiyorum.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.