9
Yorum
32
Beğeni
0,0
Puan
456
Okunma

"Bir halkın derdini kendi derdi sayarak, sevdanın her türlüsünü barışla yoğurmuş bir yiğit… Sırrı Süreyya Önder, belki de en büyük mirasını, kelimelerinin değil, yüreğinin bıraktığı izlerle bırakmış, gittiği yolda kalacak olanlardır: sevgi, direniş ve umut."
Ruhu şad ,makamı cennet olsun...
"GÖLGESİNE ADANMIŞ GÜNLER"
Bir zamanlar, şehrin en yüksek tepelerinden birinde, güneşin her akşam sarı kırmızı bir halı gibi şehri sarhoş bıraktığı, rüzgarın her adımda özgürlüğü fısıldadığı bir köşe vardı. O köşe, yerin ve göğün en derin sırlarını taşıyan bir adamı barındırıyordu: Sırrı.
Sırrı Süreyya, adını en çok haksızlığa karşı çıkan, adaletin peşinden koşan bir savaşçı olarak duyurmuştu. Ama herkes onun sadece konuşan bir adam olmadığını, her kelimesinin arkasında büyük bir kudretin yattığını bilmezdi. Çünkü Sırrı, kelimeleriyle dağları aşıyor, duvarları deliyor, kalpleri açıyordu. Ama kimse, o adamın içindeki derin karanlıkları, kendi mücadelelerinde kırılan yanlarını bilmezdi.
Bir sabah, köyün dışında, zamanın bile yorulmuş olduğu bir alanda Sırrı, uzun bir yürüyüşe çıkmak üzereydi. Arzularıyla ve korkularıyla, hayatı boyunca karşılaştığı tüm engelleri ardında bırakmaya karar verdi. Yolu, engebeli ve dikenliydi; ama ne zaman bir engelle karşılaşsa, adımlarını daha da sağlam atarak ilerliyordu. O, acıdan değil, acının ona öğrettiklerinden büyüyen bir insandı.
O gün, bir dağın zirvesine yaklaşırken, karşısına uzun uzun konuşmalar yaparak insanları etkileyen bir adam çıktı. O adam, çok zaman önce Sırrı’nın hayatında bir iz bırakmıştı. "Savaş," dedi adam, "hep kazanılabilir mi? Yoksa her şey bir yanılsama mı?"
Sırrı, sadece gülümsedi. "Savaş," dedi, "hep kazanılır. Çünkü kazanmak, bazen sadece var olmaktır."
Sırrı’nın cevabını anlayamayan adam şaşkın bir şekilde arkasına döndü ve kayboldu. Fakat Sırrı, onun arkasındaki gölgede bir şey fark etti: "Hayat," dedi kendi kendine, "hepimiz için savaş; ama en güçlü olanlar, kaybetmeye cesaret edenlerdir."
Sırrı, yavaşça yoluna devam etti. Yalnız değildi. Her adımında, onunla birlikte taşıdığı, hep kaybettiği, ama asla vazgeçmediği her bir hayali vardı. Çünkü o, kaybetse bile, mücadele etmeye devam etmekteydi. O, her gününü kazanmak için değil, kaybetmenin gücünü öğrenmek için yaşıyordu.
Gölgesine adanmış bir yaşam, en büyük ödüldü ona. Ve yıllar sonra, yaşadığı her anın, her acının ve her kaybın aslında onu bir adım daha ileriye taşıdığını fark etti. O, savaşçıydı ama en çok da özgürlük savaşçısıydı.
İşte o yüzden, adının geçmesi gereken her köşe başında, her kalpte, Sırrı Süreyya’nın gücü hala var. Çünkü o, kelimeleriyle sadece adaletin savunucusu değil, yaşamın ta kendisiydi.
Peri Feride ÖZBİLGE
Ölüm tarihi: 03.05.2025
Saa:16:10
........
" Sırrı Süreyya Önder anısına saygıyla "
Turna kanadı değdi gözümüze,
Sırrı gitti,
Ama sesi kaldı
Dağlara yazılmış bir şiir gibi.
O şimdi bahar,
O şimdi yaz.
Bir çocuğun "barış" dediği ilk hece.
Berkin’in gülüşünde yankılandı sesi,
Ali’nin düştüğü kaldırımda
Çiçek açtı sözcükleri.
O yüzden çok sustular ona
Çünkü o,
Gerçeği delip geçen bir saz teli gibiydi.
Sazının tellerinden sızdı bu toprak,
Ciğeri yanık bir halkın gözyaşını
Ağıta çevirdi.
Sır oldu sonra,
Ama sığamadı hiçbir sırra.
Sırrı...
Bir çiğdem gibi söktü toprağı.
Gövdesi inceydi,
Ama kelimeleri dağları devirdi.
Yürüdüğü her yol
Turnaların rotası oldu.
Gittiği her yer
Yasemin koktu birdenbire.
O, dilsiz bir halkın
Konuşan diliydi.
O, çamura batmış bir ülkenin
Temiz kalan türküsü.
Sırrı,
Bir dağın sırtına yazılmış ağıttı.
Adı geçen her çocukta
Bir daha doğdu.
Berkin’de,
Ali İsmail’de,
Roboskî’de…
O, kar tanelerinin sessizliğini bile
Korkutan bir sözdü.
Kavgayı sevmeyen,
Ama adaletsizliğe boyun eğmeyen
Bir ozandı.
Gölgesinde büyürken umutlar,
Sırrı’nın adımları birer yıldız,
Yükselirken her zorluğun üstünden,
Savaş onun dilinde sevda kadar sır.
Bütün dağlar, içinde kırık bir sesle yankılandı,
Ve o, her düşüşte yeniden doğan bir nehir gibi aktı.
Yolunun her taşında, her adımında
Bir gövde daha büyüdü, bir kalp daha çırpındı.
Bazen yalnız kaldı,
Bazen kaybolanlar arasında
Bulduğu tek şey, kendisiydi.
Ama o, kaybetmeyi sevmeyen bir çiçekti,
Ve toprağa her düşüşü,
Bir varoluşun sabrıyla yeşerdi.
Ona hep dediler ki;
"Zaferin ardında hep bir yıkım var."
Ama o, "zaferi kaybetmekte bulurum," dedi,
Yıkılmadı, eğilmedi,
Her adımında gövdesiyle yüceldi.
Ve şimdi,
Gölgesinde sarı akşamların yansıması,
Adım adım her kalpte yankı buluyor.
Çünkü Sırrı,
Adaletin peşinden,
Kelimelerle değil,
Özle değil,
Bütün bir varlıkla yürüdü.
O, gövdesinden geçmeden
Hiçbir fırtına susmaz,
Ve bakıldığında,
Her bir yıldız,
Sadece bir düş değil,
Bir gerçek olma yolculuğudur.
Mezarı yoktur çiğdemin,
Dağ taş bilir yerini.
Sırrı’nın da yok
Ama her çobanın ıslığında,
Her ananın ağıdında
Bir dizesi var artık.
Ey gökyüzü,
Bugün daha maviysen
Bil ki Sırrı bir türkü daha fısıldadı sana.
Ve biz sustuk,
Çünkü bazen susmak,
Şiirden daha güçlüdür...
Bir tabut geçerken sessizce
Gök gürler ya bazen,
İşte o gök,
Sırrı’nın türküsüdür artık.
O gitti,
Ama ardında
Bir halkın susmayacak
Şiirini bıraktı.
Peri Feride ÖZBİLGE
04.05.2025