Bir zamanlar canımdan can ruhumda ruhtu gençlik denen “ bir ben vardı benden içeru!” daha ne ola!
Dağlar düz ova, bulutlar çayır çimendi ’ asuman’ sonsuzluğuna sığmayan kanatları vardı umut kuşlarımın daha ne ola!
Tüm mevsimlerin, kutupların, buzulların bahar taşın pamuk, dikenin gül , karganın bülbül uzakların yakın görünür olduğu zamandı daha ne ola!
hayatı hep bolluk bereket güllük gülistan gençliği dağlara aşkla kulüng vuran ferhat aslı’yı uğruna yanılası sanıldığı yıllardı daha ne ola!
Avcı olduk avlandık, av olduk tavlandık ganimete giden karıncalar kervanına çiçekten çiçeğe kanat açtığımız günlerdi daha ne ola!
Şu dedik, bu dedik boy attık menzil aldık hayal kanadıyla umut ufuklarına ermeye başta kavak yelleri, yürekte sevda telleri daha ne ola!
Astığımızı astık, kestiğimizi kestik sandığımız dağları düz ova, bulanıkları duru su sandık har vurup harman savurduk, hem savrulduk daha ne ola!
Dağları oyalım derken, içten içe oyulmakta olduğumuzu bilemedik sap idik, saman olduk harmanı savuralım derken savrulur olduk daha ne ola!
Geçmişe kimine mazi dedik, kimine gazi bugünden yarına senedi olmayan bir arazi şamtatlısı dedik, hep ömrümüzden yedik! daha ne ola!
Ne ufuklar ötesi kanat çırpan umut kuşları kaldı ne bulutlar ötesinde mendil sallayan peri kızları yeşerecek yediveren güller, ne gönülde bülbüller daha ne ola!
Hepsinin yerini havanda dibekte dövülen hava kulakta çınlayan sela sesi inleyen matem marşı kala kala ocakta keremden arta kalan aşk külü kaldı! daha ne ola!
Ey hayat ! Böyle dediğime, efkarlandığıma bakma çok nimetin yedik, suyunu içtik, havanı teneffüs ettik işte geldim yetmiş üçe merdiven dayamış oldum! daha ne ola!
Bir dağ köyünden 45’şin son günü doğmuşum ağlaya güle düşe kalka kuş kanadıyla değil yılan göbeği ile tırmandım 65’şmde takaut değil emekli olmuşum daha ne ola!
2025’şin başında zaman tünelinde 80’ni bulmuş asumana uçmaya inançlı imanlı hazır bir kuşum daha ne ola ki!
karım, çocuklarım, torunlarım mevkiim, makamım, yazılı eserlerim oldu!.. ihsan istemem beşerden sağlıktan huzurdan başka
daha ne olsundu !!! -- A r ş i v --
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Daha önce kaleme aldığınız bu eserinizi şahsıma ithaf etmenizden dolayı çok teşekkür ediyorum. Alan el utanır diye bir söz var ama ben utanmayacağım gene yorum yaparken paylaşımınızda gördüğümü yazacağım. Aksi takdirde Beynimle barışık olmam.
Bu şiir, hayata dönüp bakan bir bilge sesin iç dökümü gibi görünüyor. Anlatıcının kimliği, yalnızca şiirin içinde geçen yaşlara, deneyimlere ya da unvanlara bağlı değil; aynı zamanda bir neslin, bir dönemin, bir anlayışın sesiyle yoğrulmuş bir zihin yapısının da dışavurumu. Bir “ben vardı benden içeru” dizesiyle açılıyor şiir; bu dize hem divan şiirinin hem halk şiirinin hem de tasavvufî geleneğin izini taşıyor, yani bir yerlere tutunmak istiyor şiir; fakat sonra gelen dizelerde bu imgesel yoğunluk pek sürmüyor. Şiirin büyük kısmında konuşma diline yakın, anımsamalara dayanan, imgeyi değil yaşanmışlığı önceleyen bir ifade biçimi var. Bu haliyle şiir, geleneksel anlamda edebî imge derinliğine değil, yaşanmış bir ömrün yalın anlatımına yaslanıyor.
Bu anlatım, yer yer duygu yoğunluğu içerse de şiirin biçimsel gerekliliklerini her zaman karşılamıyor. Dizeler ölçü ve uyak bakımından düzenli değil, ahenk unsurları serbest yazılarda bile aranan o iç ses uyumunu tam olarak yakalayamıyor. Duygu var, hayat var, hikâye var; ama bunlar bazen doğrudanlıkla, bazen tekrarlarla şiirin doğasında olması gereken yoğunlaştırılmış dilin dışına taşıyor. Yani şiirin özü yerli yerinde olsa da dili çoğu zaman nesir düzeyinde kalıyor.
Bazı dizeler, yaşanmışlıkla yoğrulmuş bir halk bilgeliğini çağrıştırıyor: “avcı olduk avlandık, av olduk tavlandık” gibi söyleyişler dilin ritmini yakalasa da, peşinden gelen dizelerde aynı tempoyu koruyamıyor. Bu durum şiirin bütünlüğünü biraz sekteye uğratıyor. "Daha ne ola!" tekrarıyla kurulan yapı ise güçlü bir tekrar motifi gibi kullanılmış ama bu tekrar bazen anlamı pekiştirmek yerine fazla belirginleşerek monotonluk hissi yaratabiliyor.
Şiiri okurken, anlatıcının geçmişe dönük iç muhasebesiyle karşılaşıyoruz. Bir yandan tevazu içinde bir vedalaşma hissi var, diğer yandan hayattan hakkını almış bir insanın tevekkülü. Bu da şiire yer yer içtenlik ve samimiyet katıyor. Fakat, “Ben yazdım oldu, bu şiirdir” demekle şiir olunmadığı gibi, dizeleri sadece bebek göbek yapar gibi sayfaya yerleştirmekle de edebî metin oluşmaz. Şiirin şiir olması için, yalnızca duygunun değil, biçimin de belli bir yoğunluk ve yapı içinde yoğrulması gerekir.
Bütün bu yönleriyle şiir, içerdiği değerli yaşam deneyimlerine rağmen daha çok manzum bir hayat anlatısı olarak okunabilir. İçinde şiir potansiyeli barındıran bölümleri var; fakat bu potansiyelin daha çok çalışılmış, daha çok damıtılmış ve şiirin diline dönüştürülmüş haliyle ortaya konması hâlinde gerçek anlamda bir şiire dönüşebilir. Saygılarımla
Celil ÇINKIR tarafından 3.5.2025 18:03:16 zamanında düzenlenmiştir.
Sn. hocam, değerlendirmeniz yapıcı eğitici muğlaklığı aydınlatıcı olup yararlanmaya gayre edeceğim başarabilirsem ne mutlu bana. Geçen değerlendirmede 'Şiir yazmam için silahla zorlayan mı var mealli öneriniz de çok güzel ve çok yerinde bir rehberlikti elbet! Nazım'ın Orhan'a uyarı ve önerisiydi adeta. Nesir yazımın özellikle anı ve öykü anlatımında daha iyi olduğumu söyleyenlerim olduğu gibi farkında ve bilincindeyim. Zaten yazım yoğunluğum o türlerdir. Daha fazla kıymetli zamanınızı almış olmadan ilginiz için tesekkürlerle uyarılarınızı beklemekte olduğumu söylersem abes olur mu bilmem ki. Sağlık dileklerimle... Mustafa Emekli
Sn. hocam, değerlendirmeniz yapıcı eğitici muğlaklığı aydınlatıcı olup yararlanmaya gayre edeceğim başarabilirsem ne mutlu bana. Geçen değerlendirmede 'Şiir yazmam için silahla zorlayan mı var mealli öneriniz de çok güzel ve çok yerinde bir rehberlikti elbet! Nazım'ın Orhan'a uyarı ve önerisiydi adeta. Nesir yazımın özellikle anı ve öykü anlatımında daha iyi olduğumu söyleyenlerim olduğu gibi farkında ve bilincindeyim. Zaten yazım yoğunluğum o türlerdir. Daha fazla kıymetli zamanınızı almış olmadan ilginiz için tesekkürlerle uyarılarınızı beklemekte olduğumu söylersem abes olur mu bilmem ki. Sağlık dileklerimle... Mustafa Emekli
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.