Gün geldi ağladığım günlere ağladım. hz. ebubekir
mustafa ertürk
mustafa ertürk

Zaman tünelinde ömür

Yorum

Zaman tünelinde ömür

1

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

102

Okunma

Zaman tünelinde ömür

  • Celil Beye-


    Bir zamanlar canımdan can
    ruhumda ruhtu gençlik denen
    “ bir ben vardı benden içeru!”
    daha ne ola!

    Dağlar düz ova, bulutlar çayır çimendi
    ’ asuman’ sonsuzluğuna sığmayan
    kanatları vardı umut kuşlarımın
    daha ne ola!

    Tüm mevsimlerin, kutupların, buzulların bahar
    taşın pamuk, dikenin gül , karganın bülbül
    uzakların yakın görünür olduğu zaman
    daha ne ola!

    hayatı hep bolluk bereket güllük gülistan
    gençliği dağlara aşkla kulüng vuran ferhat
    aslı’yı uğruna yanılası sanıldığı yıllardı
    daha ne ola!

    Avcı olduk avlandık, av olduk tavlandık
    ganimete giden karıncalar kervanına
    çiçekten çiçeğe kanat açtığımız günlerdi
    daha ne ola!

    Şu dedik, bu dedik boy attık menzil aldık
    hayal kanadıyla umut ufuklarına ermeye
    başta kavak yelleri, yürekte sevda telleri
    daha ne ola!

    Astığımızı astık, kestiğimizi kestik sandığımız
    dağları düz ova, bulanıkları duru su sandık
    har vurup harman savurduk, hem savrulduk
    daha ne ola!

    Dağları oyalım derken, içten içe oyulmakta
    olduğumuzu bilemedik sap idik, saman olduk
    harmanı savuralım derken savrulur olduk
    daha ne ola!

    Geçmişe kimine mazi dedik, kimine gazi
    bugünden yarına senedi olmayan bir arazi
    şamtatlısı dedik, hep ömrümüzden yedik!
    daha ne ola!

    Ne ufuklar ötesi kanat çırpan umut kuşları kaldı
    ne bulutlar ötesinde mendil sallayan peri kızları
    yeşerecek yediveren güller, ne gönülde bülbüller
    daha ne ola!

    Hepsinin yerini havanda dibekte dövülen hava
    kulakta çınlayan sela sesi inleyen matem marşı
    kala kala ocakta keremden arta kalan aşk külü kaldı!
    daha ne ola!

    Ey hayat !
    Böyle dediğime, efkarlandığıma bakma
    çok nimetin yedik, suyunu içtik, havanı teneffüs ettik
    işte geldim yetmiş üçe merdiven dayamış oldum!
    daha ne ola!

    Bir dağ köyünden 45’şin son günü doğmuşum ağlaya güle
    düşe kalka kuş kanadıyla değil yılan göbeği ile tırmandım
    65’şmde takaut değil emekli olmuşum
    daha ne ola!

    2025’şin başında zaman tünelinde
    80’ni bulmuş asumana uçmaya
    inançlı imanlı hazır bir kuşum
    daha ne ola ki!

    karım, çocuklarım, torunlarım mevkiim,
    makamım, yazılı eserlerim oldu!..
    ihsan istemem beşerden
    sağlıktan huzurdan başka

    daha ne olsundu !!!
    -- A r ş i v --


















  • Paylaş:
    (c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
    Şiiri Değerlendirin
     
    Zaman tünelinde ömür Şiirine Yorum Yap
    Okuduğunuz Zaman tünelinde ömür şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
    Zaman tünelinde ömür şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

    Üyelik Girişi Yap Üye Ol
    Yorumlar
    Celil ÇINKIR
    Celil ÇINKIR, @celilcinkir
    3.5.2025 17:58:42
    Daha önce kaleme aldığınız bu eserinizi şahsıma ithaf etmenizden dolayı çok teşekkür ediyorum. Alan el utanır diye bir söz var ama ben utanmayacağım gene yorum yaparken paylaşımınızda gördüğümü yazacağım. Aksi takdirde Beynimle barışık olmam.

    Bu şiir, hayata dönüp bakan bir bilge sesin iç dökümü gibi görünüyor. Anlatıcının kimliği, yalnızca şiirin içinde geçen yaşlara, deneyimlere ya da unvanlara bağlı değil; aynı zamanda bir neslin, bir dönemin, bir anlayışın sesiyle yoğrulmuş bir zihin yapısının da dışavurumu. Bir “ben vardı benden içeru” dizesiyle açılıyor şiir; bu dize hem divan şiirinin hem halk şiirinin hem de tasavvufî geleneğin izini taşıyor, yani bir yerlere tutunmak istiyor şiir; fakat sonra gelen dizelerde bu imgesel yoğunluk pek sürmüyor. Şiirin büyük kısmında konuşma diline yakın, anımsamalara dayanan, imgeyi değil yaşanmışlığı önceleyen bir ifade biçimi var. Bu haliyle şiir, geleneksel anlamda edebî imge derinliğine değil, yaşanmış bir ömrün yalın anlatımına yaslanıyor.

    Bu anlatım, yer yer duygu yoğunluğu içerse de şiirin biçimsel gerekliliklerini her zaman karşılamıyor. Dizeler ölçü ve uyak bakımından düzenli değil, ahenk unsurları serbest yazılarda bile aranan o iç ses uyumunu tam olarak yakalayamıyor. Duygu var, hayat var, hikâye var; ama bunlar bazen doğrudanlıkla, bazen tekrarlarla şiirin doğasında olması gereken yoğunlaştırılmış dilin dışına taşıyor. Yani şiirin özü yerli yerinde olsa da dili çoğu zaman nesir düzeyinde kalıyor.

    Bazı dizeler, yaşanmışlıkla yoğrulmuş bir halk bilgeliğini çağrıştırıyor: “avcı olduk avlandık, av olduk tavlandık” gibi söyleyişler dilin ritmini yakalasa da, peşinden gelen dizelerde aynı tempoyu koruyamıyor. Bu durum şiirin bütünlüğünü biraz sekteye uğratıyor. "Daha ne ola!" tekrarıyla kurulan yapı ise güçlü bir tekrar motifi gibi kullanılmış ama bu tekrar bazen anlamı pekiştirmek yerine fazla belirginleşerek monotonluk hissi yaratabiliyor.

    Şiiri okurken, anlatıcının geçmişe dönük iç muhasebesiyle karşılaşıyoruz. Bir yandan tevazu içinde bir vedalaşma hissi var, diğer yandan hayattan hakkını almış bir insanın tevekkülü. Bu da şiire yer yer içtenlik ve samimiyet katıyor. Fakat, “Ben yazdım oldu, bu şiirdir” demekle şiir olunmadığı gibi, dizeleri sadece bebek göbek yapar gibi sayfaya yerleştirmekle de edebî metin oluşmaz. Şiirin şiir olması için, yalnızca duygunun değil, biçimin de belli bir yoğunluk ve yapı içinde yoğrulması gerekir.

    Bütün bu yönleriyle şiir, içerdiği değerli yaşam deneyimlerine rağmen daha çok manzum bir hayat anlatısı olarak okunabilir. İçinde şiir potansiyeli barındıran bölümleri var; fakat bu potansiyelin daha çok çalışılmış, daha çok damıtılmış ve şiirin diline dönüştürülmüş haliyle ortaya konması hâlinde gerçek anlamda bir şiire dönüşebilir.
    Saygılarımla

    Celil ÇINKIR tarafından 3.5.2025 18:03:16 zamanında düzenlenmiştir.
    © 2025 Copyright Edebiyat Defteri
    Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

    Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
    ÜYELİK GİRİŞİ

    ÜYELİK GİRİŞİ

    KAYIT OL