7
Yorum
20
Beğeni
0,0
Puan
338
Okunma

AYAK SESLERİ...
1 Mayıs sabahı, Kadıköy iskelesinin çay kokulu kaldırımlarında yürüyordu kadın.
Adımlarının altında kırmızı karanfiller eziliyordu ama o fark etmiyordu.
Çünkü yüreğinde, sesini hâlâ duyar gibi olduğu bir adam vardı.
Bir zamanlar bu meydanda, el ele yürüdüğü sevgilisi.
Adı Baran’dı…
Ama adı ne olursa olsun, onun için sadece "yoldaş"tı.
Aşkın, özgürlüğün ve eşitliğin yükünü beraber sırtladığı tek kişi.
Yıllar önce 1974 1 Mayıs’ın da
o kalabalığın içinde kaybolmuştu sevgilisi.
Gözlerini en son “Yılmadan devam!” diyen bir pankartın altında görmüştü.
Sonra sesler, dumanlar, panik,
ve bir çığlık:
“Baran… vurulmuş…”
O günden sonra kimse onun mezarını bulamadı.
Ne bir fotoğraf kaldı geriye, ne bir mezar taşı.
Sadece kadın, her yıl aynı yerde durmaya devam etti.
Aynı tarihte, aynı saatte,
Ve hep aynı mendille silerek gözyaşlarını.
Ama bu sabah farklıydı.
Kadın, elinde bir defterle geldi.
İçinde bir şiir vardı.
"Bir elimizde aşk, bir elimizde devrim."
Bir banka oturdu, kalabalığın içine baktı.
Sonra gözleri bir gence ilişti.
Üzerinde yıllar önceki sevgilisinin giydiği ceketin aynısı…
Aynı yürüyüş, aynı kararlılık…
Kendi kendine mırıldandı kadın:
“Beden ölür, fikir kalır.
Aşk ölür sanırsın, ama o da bir çınar gibi yeniden filizlenir.
Belki Baran yok ama onun sesi başka bedenlerde yürüyor.”
Bir başkasının avuçlarına bıraktı defteri.
O genç, şiiri yüksek sesle okumaya başladı.
Ve o an kadın anladı:
Sevdiği adam ölmemişti.
Kadının içinde yaşamıştı yıllarca.
Şimdi ise tüm meydanda yankılanıyordu.
Peri Feride ÖZBİLGE
Bu hikâye; bir mendile işlenmiş isim, bir pankarta yazılmış umut ve bir kadının gözlerinde taşınan sonsuz aşktır.
..........
Sabahı uyandırdım bugünkü çığlıkla,
Her taşın, her ağacın, her duvarın dili var sanki:
"Gel, ses ver bize!"
Balkona çıktım, bir bayrak gibi savurdum saçlarımı,
Kuşlar değil, sloganlar geçti göğümden.
Ve sen,
Bir marşın ilk dizesi gibi düştün aklıma:
Coşkulu,
Alnı terli,
Biraz yaralı belki ama hâlâ
Aşktan ve adaletten yana.
Bir elimde aşk var,
Seninle dokunduğum her bakır sabah gibi sıcak,
Diğer elimde bir işçinin nasırı,
İkisi de kıymetli.
İkisi de alınteriyle yazılmış.
Sokaklarda yürüyen her adımda
Sana rastlıyorum,
Bir çocuğun gözlerinde,
Bir kadının saçlarına taktığı karanfilde,
Bir babanın cebindeki yarım simitte.
Yoldaşlar yürüyor,
Ve ben seninle konuşuyorum içimden:
“Sevgili,
Bugün meydanlar kalbimi taşıyor.
Kalbim seni.
Sen de beni.”
Duyuyor musun?
Kadınlar bağırıyor şimdi,
“Sadece eş değiliz,
Emeğiz,
Bedeniz,
Yarını biz doğururuz!”
Ve sen,
Bunu her zaman bilerek baktın bana.
Bu yüzden başka türlü seviyorum seni.
Yalnız değilim artık,
Çünkü yüreğinde
Kadın olmanın da,
Yoldaş olmanın da kıymeti var.
Sen bir afiş gibi kalbime asıldın,
Her harfinde direniş,
Her satırında özlem.
Yıllar geçse de o gözlerin
Hiçbir baskının altına girmedi.
Şimdi,
Senin gözlerinle okuyorum duvar yazılarını:
“Ekmek, gül ve aşk!”
İşte bu kadar basit aslında.
Yaşamak,
Üç kelimeye sığıyor bazen:
Ekmek... Gül... Ve aşk...
Yoruldum biraz.
Hayır, yorgunluk değil bu,
İçimde çoğalan bir şey var:
Umudun sesi.
Sana benziyor.
Ve ben bu sesi susturmam asla.
Çünkü sen,
Bir şiirin son mısrası gibi geldin hayatıma.
Ve artık hiçbir meydan,
Seni anmadan tamamlanmaz bana.
Geldim sevgili,
Kaldırım taşlarının alnına öpücük koydum,
Senin adına…
Bir karanfil taktım yakama,
Gözyaşıyla değil,
İnançla sulanmış.
Ve bir de dilek tuttum sessizce:
“Ne olur bir gün,
Bu kalabalığın ortasında
Senin elini tutayım.
Ve hiç bırakmayayım.”
Sen gelince
Bayraklar daha dalgalı,
Sloganlar daha yüksek,
Ekmek daha sıcak olacak.
Biliyorum.
Çünkü devrim
Senin sesinle başlıyor içimde.
Ve aşk
Seninle,
Bir 1 Mayıs sabahı gibi
Tüm şehre yayılıyor.
Peri feride ÖZBİLGE
01.05.2025