11
Yorum
21
Beğeni
5,0
Puan
540
Okunma
Hayat bazen bir yolculuktur, çoğu zaman da bir yalnızlık. "Issız Yol", bu yalnızlığın içinden geçen, sessizliğin bile yankılandığı bir zamanın şiiridir. Ne bir başlangıç noktası bellidir, ne de bir varış yeri… Sadece yürüyen bir yürek, geride bırakılmış hatıralar ve önünde uzayıp giden belirsizlik. Bu şiir, adımların konuştuğu, suskunluğun anlatmaya yettiği, insanın kendine doğru attığı bir iç yolculuğun ifadesidir.
.....Her insan, iç âleminde sessiz bir yolculuğun yolcusudur. Kimileri bu yolu umutla yürür, kimileri ise yüklerle. Bazı yollar ışıltılı caddelerden geçerken, bazıları yıldızsız gecelerde atılan sessiz adımlarla örülür. Bu şiir, o ikinci yolun hikâyesidir...
Kıyıda yürüyen genç bir adam,
Ayak izleri çabuk silinen bir öykü.
Nereye gittiğini bilmez belki,
Ama rüzgâr, fısıltılarla ona eşlik eder.
Bir martı süzülür, gözlerinde soluk bir düş,
Dalgalar uzaklarda yorgun bir şarkı mırıldanır.
Bir zamanlar beklenen gemiler şimdi yok,
Sonsuz mavilikte kaybolmuş isimler gibi.
Kumlara gömülür birkaç unutulmuş söz,
Sessizlik, kalbin içindeki boşluğu anlatır.
Burada kimse bir yere gitmez aslında,
Sadece zaman yürür, ağır ve suskun.
Gökyüzü paslı bir hüzünle örtünür,
Gün, yavaşça usulca erir ufukta.
Adam durur, gözlerini kısar ufka,
Belki de bir hatıra çağırır onu usulca.
Bir kedicik geçer yanından, gözleri sorularla dolu,
Dalgalar kıyıyı okşar, teselli eder gibi.
Ve genç adam, bilinmez bir yere doğru yürür,
Ardında silinmeye mahkûm birkaç iz bırakarak.
Ben ki, kimliğini yitirmiş bir yolcuyum artık;
Adımı unuttum, yüzümü aynalara sığdıramam,
Her bakışta silinir gibi geçmişin hatırası.
Bir zamanlar umutla yürürdüm rüzgâra karşı,
Şimdi gölgeme bile sığınamam.
Ayaklarımda zincir gibi yorgun yollar,
Gönlümde pas tutmuş eski sevinçler.
Konuşsam, kelimeler dağılır sessizliğe,
Susarsam, içimde bir tufan daha büyür.
Gecenin koynunda titreyen bir mum gibiyim,
Sönmeye yazgılı ama inadına ışık saçan.
Her adımda biraz daha kaybolurum kendimde,
Ama yine de yürürüm — bir duaya benzer inancımla.
Bir çığlık, duyulmayan; bir sevda, söylenemeyen,
Ben ki aşkı yalnızlığın rengine boyamış bir deliyim.
Her şey geçer dediler; geçmeyenleri sakladım,
Kalbimin unutulmuş odalarında, birer anı gibi.
Bir çöl rüzgârıdır şimdi içimde esen,
Ne serinlik verir ne de yön gösterir bana.
İsimsiz haritalar çizerim avuçlarıma,
Her çizgide bir yara, her yara bir suskun dua.
Zaman, bana dokunmaktan vazgeçeli çok oldu,
Ne bir sabah çağırır beni ne de bir düş.
Gözlerimde hep aynı ufuk,
Gönlümde hiç sönmeyen o eski yangın…
Ve bilirim...
Bazı yolcular hiçbir menzile varmaz,
Sadece yürür; içindeki boşluğu
Yaradanın sustuğu yerlerde dinlemeye çalışarak.
Ve sorular düşer gecenin en sessiz yerine,
“Ben kimim?” der içimde ürperen bir fısıltı.
Yankı bulmaz bu kimsesiz evrende,
Sadece yıldızsız gök taşır sırrımı.
Bir mendil gibi buruşturulmuş düşlerim,
Köşelerinde unutulmuş çocuk sevinçleri.
Ne yana baksam, kırık aynalar karşılar beni,
Her birinde başka bir "ben", ama hepsi suskun.
Bazen bir ismin yankısı dolaşır içimde,
Unuttuğum mu, terk eden mi bilmem.
Ama bilirim, bazı isimler dua gibi taşınır,
Kimi zaman yük, kimi zaman tek teselli olur insana.
Çığlık atsam, yankısı kendi içime çarpar,
Beni bana anlatmaz da daha da eksiltir.
Suskunluğa sarılırım o yüzden,
Çünkü bazı acılar sadece sessizlikle konuşur.
Ve yürürüm…
Ne başımda bir taç, ne arkamda bir iz,
Sadece rüzgâr bilir beni,
Bir de hiç sönmeyen iç yangınım.
Toprak gibi susarım; üzerimde nice ağırlık,
Ama altımda nice hatıra saklı.
Biri gelip kazsa içimi,
Belki bin yıllık bir yalnızlık bulur orada.
Yolun sonu bilinmez, ama adımlar içten geldikçe şiir hep var olacaktır....
5.0
100% (18)