0
Yorum
4
Beğeni
0,0
Puan
178
Okunma
Yorgundum
Boncuk boncuk terliyordum
Hava sıcak mı sıcaktı
Mecalim kalmamıştı
Bitap düşmüştüm
Ne yapacağımı bilmiyor şaşırmış kalmıştım
O yâre sevdalı gözlerimin feri azalmıştı
Sevmeyi şiar eden gönlümü kasavet kaplamıştı
Karanlık ve çıkmaz sokaklardaydım sanki
Yar firakı beni beni benden almıştı
Nereye baksam mahmur gözlerimin önüne onun nur cemali geliyordu
Hangi güzeli görsem ona benzetiyordum
Ona olan visalim beni yerimde durduramıyordu
Saf ve berrak düşüncelerim allak bullak olmuştu
Genç gönlüm birden yaşlanmıştı
Bülbül misali şakıyan dilim bazen lal bazen de kekeme oluyordu
İki cümleyi bir araya getiremiyordum
Yar firakını ilk yaşıyordum
Firaklara alışkın değildim
Şirin uykulara hasret kalmış
Yâre olan visal özlemim bana kendi sılamda en uzak gurbeti yaşatıyordu
Kalemi her elime aldığımda
Havsalam karışıyordu
Hiçbir şey yazamıyordum
Kördüğüm olmuştu duygularım
Yavrusunu kaybetmiş ceylan misali çarnaçar kalmıştım
Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum
Ama ağlayamıyordum
Halim hal değildi
Keşke ağlayabilseydim
Belki rahatlardım
Attığım her adımda onu sayıklıyor
Varlığını fellik fellik arıyordum
Bulamayınca üstünü başını yırtan deli gibi naralar atıyordum
Beni tanıyan tanımayan herkes bana bön bön bakıyordu
Ben böyle değildim
Başımı iki elimin arasına koyup derinden düşündüm
En manidar özlemin yar özlemi olduğunu o an anlamıştım
Tarifi en çok zor olanmış
Kızgın kum çöllerinde azığı ile birlikte bineğini kaybetmiş
Bir seyyah misali olmuştum
Çaresizdim ve o kadar da per perişandım
Karadenizde gemileri batmışlar gibi kara kara düşünüyordum
Amma ve lakin bir çıkar yol bulamıyordum
Ben bana yabancı olmuştum
Gönül ummanımda tusunamiler kopuyor
İçim içime sığmıyordu
Duaların en hayırlısı olan Yüce Allah’ın selamını bile verip almak istemiyordum
Canlı mahlûkatın en şereflisi olan insanlardan tiksinmiştim
Lokmalar boğazımda düğümleniyor
Ha bire ellerimi ovuşturuyordum
Hafızam silinmişti sanki
Ekmeği elinden alınmış çocuk misali ne yapacağını bilemeyenlerden olmuştum
Bakarken görülmesi gerekeni göremeyen biriydim
Kendi kendime konuşuyor
Ama ne konuştuğumu anlamıyordum
Nereye baksam onu hatırlıyor
Özlemi en rahvan atına binmiş
Aşkın meşakkatli yollarında doludizgin yol alıyordum
Yönlerim bile karışmıştı
Hangi yöne gideceğime karar veremiyordum
Ben bu çaresizlikler içinde çırpınıyorken
Hararetimi gideren terimi serinleten bir meltem esti
İşte bu meltem beni bana getiren serinlikti
Bir oh çektim derinden
Kendime gelir gibi oldum
Arkamdan bana doğru gelen bir gölgenin varkına vardım
Korkumdan arkama bakamıyordum
Duygu ve düşüncelerimin girdabında boğuluyor gibiydim
O gölge visaliyle yanıp tutuştuğum yârin gölgesine benziyordu
Ardıma ani bir dönmeyle karşımdakinin o olduğunu görünce
Kendimden geçmiş konuşamaz olmuştum
Evet bu gördüğüm serap değildi bu o’ydu
Elimde olmadan en tiz sevinç ve neşe narasını atmıştım
Bu attığım nara adını bilmediğim ve ilk orada gördüğüm
Birçok canlıyı da korkutmuştu
Onlarda beni temaşa ediyorlardı
Birden bire güçlenmiş kendime sonsuz güvenim gelmişti
Evet vallahi de billahi de tallahi de bu o’ydu
Var gücümle sarıldım beline ayaklarını kestim yerden
Dönderdim dönderdim dönderdim ha bire
Çıkardım sevda motifli mendilimi cebimden
O da terlemişti
Mercanımsı terini usulce sildim
Bağrıma bastım Muhammedi gülü koklar gibi kokladım
Çocuk olmuştum sanki
Bakıştık koklaştık kumrular gibi
Doymak nedir bilemiyordum
Veçhindeki nuranilik öylesine artmıştı ki
Sanki yerin göğün sahibi şanı yüce yaradan nurundan nur vermişti ona
Veçhindeki nuranilik gözlerimi kamaştırıyordu
Karşılıklı oturduk birbirimizi aşk ve şevkle seyrettik uzunca
Yavaş yavaş konuşuyordum artık
Özüm özüme yabancı değildi bundan sonra
Elmamsı yanaklarını öpmeye kıyamadım
Pamuğumsu ellerini öptüm defalarca
O da sadece gamzeli yanaklarıyla tebessüm ediyordu
Her tebessüm ettiğinde öylesine mutlu oluyordum ki
Zira gamzeli yanaklarla tebessüm etmek ona hem çok yakışıyor
Hem de nadide güzelliğine bir başka güzellik katıyordu
Böyle birini sevdiğim için çok mutluydum
Hatta mutluluk yarışmalarına girsem belki de birinci olurdum
Şimdi Azrail as gelse emanetini alsa hiç hayıflanmam
Zira beni ben eden
Beni ayakta tutan
Bana yaşama sevinci veren
Beni hayata bağlayan o’ymuş
Şimdi anladım ve çıktım sevda dağlarının doruğuna
Dalgalandırdım vedud bayrağını
Artık düzelmişti her şey
Ben yine eski ben olmuştum
Didelerimden ister istemez sevinç ve mutluluk göz yaşları dökülüyordu
Her zaman ki gibi gözü kara olmuş
Hiçbir şeyden korkmuyordum
Demek ki işin kolayına kaçılmadan sevmişse insan birini
Sevdiğinin visalinde bambaşka bir oluyormuş
İyi ki sevmişim onu
İyi ki ona giden yollara baş koymuşum
Ve iyi ki her dua ve niyazımda ömrümden ömür vermesi için
Yüce Allah’a yalvarıp yakarmışım
İyi ki bu emanet can bu bedende oldukça ondan başkasını sevmeyeceğime
Namusum ve şererfim üzerine and içmişim…
23/Haziran /2015
Yorgundum.
Boncuk boncuk terliyordum.
Hava sıcak mı sıcaktı.
Mecalim kalmamıştı.
Bitap düşmüştüm.
Ne yapacağımı bilmiyor şaşırıp kalmıştım.
O yâre sevdalı gözlerimin feri azalmıştı.
Sevmeyi şiar eden gönlümü gam ve kasavet kaplamıştı.
Karanlık ve çıkmaz sokaklardaydım sanki.
Yar firakı beni beni benden almıştı.
Nereye baksam, mahmur gözlerimin önüne onun nur cemali geliyordu.
Hangi güzeli görsem ona benzetiyordum.
Ona olan visalim, beni yerimde durduramıyordu.
Saf ve berrak düşüncelerim allak bullak olmuştu.
Genç gönlüm birden bire yaşlanmıştı.
Bülbül misali şakıyan dilim, bazen lal bazen de kekeme oluyordu.
İki cümleyi bir araya getiremiyordum.
Yar firakını ilk yaşıyordum.
Firaklara alışkın değildim.
Şirin uykulara hasret kalmıştım.
Yâre olan visal özlemim, bana kendi sılamda en uzak gurbeti yaşatıyordu.
Kalemi her elime aldığımda,
Havsalam karışıyordu.
Hiçbir şey yazamıyordum.
Kördüğüm olmuştu duygularım.
Yavrusunu kaybetmiş ceylan misali çarnaçar olmuştum.
Hıçkıra hıçkıra ağlamak istiyordum.
Ama ağlayamıyordum.
Halim hal değildi.
Keşke ağlayabilseydim...
Belki rahatlardım.
Attığım her adımda onu sayıklıyor,
Varlığını fellik fellik arıyordum.
Bulamayınca, üstünü başını yırtan deli gibi naralar atıyordum.
Beni tanıyan tanımayan, herkes bana bön bön bakıyordu.
Ben böyle değildim.
Başımı iki elimin arasına koyup, derinden düşündüm.
En manidar özlemin, yar özlemi olduğunu o an anlamıştım.
Tarifi en çok zor olan özlem bu imiş.
Kızgın kum çöllerinde azığı ile birlikte bineğini kaybetmiş.
Bir seyyah misali olmuştum.
Çaresizdim ve o kadar da per perişandım.
Karadenizde, gemileri batmışlar gibi kara kara düşünüyordum.
Amma ve lakin bir çıkar yol bulamıyordum.
Ben bana yabancı olmuştum.
Gönül ummanımda tusunamiler kopuyordu.
İçim içime sığmıyordu.
Duaların en hayırlısı olan Yüce Allah’ın selamını bile verip almak istemiyordum.
Canlı mahlûkatın en şereflisi olan insanlardan tiksinmiştim.
Lokmalar boğazımda düğümleniyordu.
Ha bire ellerimi ovuşturuyordum.
Hafızam silinmişti sanki.
Ekmeği elinden alınmış çocuk misali ne yapacağını bilemeyenlerden olmuştum.
Bakarken, görülmesi gerekeni göremeyen biriydim.
Kendi kendimle konuşuyordum.
Ama ne konuştuğumu anlamıyordum.
Nereye baksam onu hatırlıyordum.
Özlemi ile en rahvan atına binmiş,
Aşkın meşakkatli yollarında, doludizgin yol alıyordum.
Yönlerim bile karışmıştı birbirine.
Hangi yöne gideceğime karar veremiyordum.
Ben bu çaresizlikler içinde çırpınıyorken,
Hararetimi gideren, terimi serinleten bir meltem esti.
İşte bu meltem, beni bana getiren, serinlikti.
Bir ooohhhh çektim derinden.
Kendime gelir gibi oldum.
Arkamdan bana doğru gelen bir gölgenin varkına vardım.
Korkumdan, arkama bakamıyordum.
Duygu ve düşüncelerimin girdabında, boğuluyor gibiydim.
O gölge, visaliyle yanıp tutuştuğum, yârin gölgesine benziyordu.
Ardıma ani bir dönmeyle, karşımdakinin o olduğunu görünce,
Kendimden geçmiş konuşamaz olmuştum.
Evet bu gördüğüm serap değildi bu o’ydu.
Elimde olmadan, en tiz sevinç ve neşe narasını atmıştım.
Bu attığım nara, adını bilmediğim ve gorür görmez meftun olduğumdu yar içindi.
Birçok canlıyı korkutmuştu istemeden attığım naralar.
Onlar da beni temaşa ediyorlardı.
Birden bire güçlenmiş, kendime sonsuz güvenim gelmişti.
Evet vallahi de billahi de tallahi de bu o’ydu.
Var gücümle sarıldım beline, ayaklarını kestim yerden.
Dönderdim, dönderdim, dönderdim ha bire.
Çıkardım sevda motifli mendilimi cebimden,
O da boncuk boncuk terlemişti.
Mercanımsı terini usulce sildim.
Bağrıma bastım. Muhammedi gülü koklar gibi kokladım.
Çocuk olmuştum sanki.
Bakıştık, koklaştık kumrular gibi.
Doymak nedir bilemiyordum.
Veçhindeki nuranilik öylesine artmıştı ki...
Sanki yerin göğün sahibi şanı yüce yaradan, nurundan nur vermişti ona.
Veçhindeki nuranilik gözlerimi kamaştırıyordu.
Karşılıklı oturduk. Birbirimizi aşk ve şevkle seyrettik uzunca.
Yavaş yavaş konuşuyordum artık.
Özüm özüme yabancı değildi bundan sonra.
Elmamsı yanaklarını öpmeye kıyamadım.
Pamuğumsu ellerini öptüm defalarca.
O da sadece gamzeli yanaklarıyla tebessüm ediyordu.
Her tebessüm ettiğinde öylesine mutlu oluyordum ki...
Zira gamzeli yanaklarıyla, tebessüm etmek ona hem çok yakışıyor,
Hem de nadide güzelliğine bir başka güzellik katıyordu.
Böyle birini sevdiğim için çok mutluydum.
Hatta mutluluk yarışmalarına girsem, belki de birinci olurdum.
Şimdi Azrail as gelse emanetini almaya asla ve asla hiç hayıflanmazdım.
Zira beni ben eden,
Beni ayakta tutan,
Bana yaşama sevinci veren,
Beni hayata bağlayan o’ymuş.
Şimdi anladım ve çıktım sevda dağlarının doruğuna.
Dalgalandırdım vedud bayrağını.
Artık düzelmişti her şey.
Ben yine eski ben olmuştum.
Didelerimden ister istemez, sevinç ve mutluluk göz yaşları dökülüyordu.
Her zaman ki gibi gözü kara olmuş,
Ve hiçbir şeyden korkmuyordum artık.
Demek ki; işin kolayına kaçmadan, sevmişse insan birini,
Sevdiğinin visalinde bambaşka biri oluyormuş.
İyi ki sevmişim onu.
İyi ki ona giden yollara baş koymuşum.
Ve iyi ki her dua ve niyazımda, ömrümden ömür vermesi için,
Yüce Allah’a yalvarıp yakarmışım.
İyi ki; bu emanet canım bu bedenimde oldukça, ondan başkasını sevmeyeceğime dair,
Namusum ve şererfim üzerine and içmişim…
23/Haziran /2015