4
Yorum
24
Beğeni
0,0
Puan
264
Okunma

-------
Sen ne zaman yokluğu giyinsen,
göğsüme çöken bir sis olur dünya,
nefes almak eski bir hatıra gibi,
sıcak bir temmuzun gölgesinde kaybolur.
Gözlerim, uzakta solan bir ışığa bakar,
zamanın parmak uçlarında büyüyen
suskun bir geceye…
Hiçbir şeyin tadı kalmaz bende,
ekmek taş olur dişlerimde,
su, boğazıma hıçkırık diye düğümlenir.
İçimde, gemisini kırmış bir feveran,
dalgalara tutunamayan bir çığlık,
uçurumdan düşen bir isyan gibi
oradan oraya savrulur.
Vücudumda zonalar boy verir,
acı, tenimi haritalara böler,
çizgilerinde kaybolurum.
Ellerim, unutulmuş bir tarihin üstünde,
asırlık kırışıklıklarımla sayarım zamanı.
Alnımda kızıl vadiler açılmış,
her biri senin ismini fısıldar rüzgâra.
Bana bakanlar acır,
ama en çok ben,
kendi içime dönmekten korkarım.
içimde, bir odası eksik bir ev var artık,
bir camı kırık bir pencere,
perdeleri rüzgârın insafına kalmış,
ve bahçesi çoktan susmuş bir ev…
Sen ne zaman yokluğu giyinsen,
benim içimde bir sonbahar başlar,
sararmış yapraklar gibi dökülür heveslerim,
rüzgâr saçlarımı değil,
yüreğimi tarar dağınık bir hüzünle.
Zaman akar,
ve ben her gün,
yokluğunu sırtıma alıp,
bir dağ gibi taşırım içimde…
Peri Feride ÖZBİLGE
31. 03. 2025