5
Yorum
19
Beğeni
0,0
Puan
288
Okunma

Sen ne zaman yokluğu giyinsen,
yaşama arzum, sessizce kırılmaya başlar,
savaşmadan düşer bir kuytuya.
Bütün renkler kaybolur,
bütün tatlar eksilir,
dudaklarımda yalan bir sözcük,
gözlerimde bir yolculuk başlamadan biter.
Vücudumda zonalar boy verir,
acı bir çiçek gibi açar her yara,
içimde bir feveran,
gemisini kırmış,
karanlık sularda sürüklenen bir rüzgâr.
Sesim yok,
sadece içimde bir hüzün,
bir şeyler kırık dökük
koşturmakta,
geri dönecek bir liman aramakta.
Ellerim, yılların izlerini taşır,
asırlarca savrulmuş kırışıklıklarla,
dokunduğum her şeyde zamanın yankısı,
bir ömrün hatırası titrer avuçlarımda.
Alnımda, kızıl vadiler açılır,
görenler acıyarak bakar,
ama ben,
bir kez daha kaybolurum o vadilerde.
Bir tek senin yokluğunla,
her şeyin üstüne bir yorgan gibi çöküşüyle,
her adımda biraz daha yok olurum.
Ne zaman yokluğu giyinsen,
her şeyin rengi soluyor,
gönlümde bir boşluk açılıyor,
adım, kaybolan bir yıldız gibi…
Bir an,
hiçlik içinde sesini duyurmak istiyorum,
ama sesim,
sadece rüzgârın taşıdığı bir hüzün oluyor.
Gözlerimde,
bütün zamanın ağırlığı var,
her bakış,
sonsuz bir bekleyişin iziyle sarar.
Ellerim,
sana uzanırken,
gözlerim,
her defasında daha da uzaklaşıyor.
Zaman,
bizi bir araya getirecekmiş gibi bekliyor,
ama adımlarımız farklı yönlere savruluyor.
Yokluğun,
bensizliğin içinde kaybolan bir sevda gibi,
gönlümde iz bırakıyor,
gözlerim,
sana her baktığında boşlukla buluşuyor.
Yavaşça siliniyorum,
yokluğunun göğsüne düşen bir damla gibi.
Ve her şey,
yokluğunla başlıyor,
yokluğunla bitiyor…
Bir an için dönsen,
belki biraz daha kalırım…
Peri Feride ÖZBİLGE
04. 04 . 2025