0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
217
Okunma

Bir zamanlar, Beşiktaş Yenimahalle’de bir kahve vardı,
fırının yanında
Rüzgarın sesini, çayla karıştıran bir köşenin yanında.
Nikos vardı orada, hep dinlenirdi herkes,
Onun sözleri, İstanbul’un unutulmuş köşelerinde yankı bulur,
Ve o, atlı talikasıyla geçerken zaman,
Her geçiş, bir hatıra gibi kalırdı arkada.
Yılın yirmi dört saati, atın nal sesleri,
Kafede bir melodiydi, kahvenin buğusu içinde.
Gözleri derin, yüzü hayat çizgileriyle dolmuş,
Her anlatışı, bir öyküydü, yılların ötesinden gelen.
Ve o her sözcüğüyle, bir zamanın peşinden sürüklerdi bizi,
“İstanbul’um” derken, orada bir parça hep yaşardı.
Bir gün, atlı taşıma yerini otomobile bıraktı,
Zaman değişti, yollar taşla değil asfaltla doldu.
Ama o, geçip gittiği her köşede,
Bir anıyı, bir iz bırakırdı ardında.
Datça’ya göçtü, yelkenlerin arkasında,
Fırtına gibi geldi, ama denizin huzurunda kayboldu.
Ona her adımda, bir şey eksik kalırdı,
Çünkü geçmişi taşıyan bir yük gibiydi.
Eprem Baba mirası, talika ve yıllar sonra gelen araç,
Ve her geçen gün, biraz daha az yanındaydı İstanbul.
Fakat ne zaman bir köşede, bir çay bardağı kırılsa,
Nikos’un adı anılırdı, hala kahve köşelerinde.
“Ben geldim, ben geldim” derdi her defasında,
Ve dinleyenler, onu hayranlıkla beklerdi.
O anlarda, zaman bir hayal gibi silinir,
Sadece o konuşur, gerisi dinlerdi.
Ama o günler bitti, belki de bir daha hiç gelmedi,
Nikos’un sesi, dalgalarla kayboldu.
Fakat bu topraklarda, bir iz kaldı,
Datça sokaklarında, kahvede bir köşe.
Ve her geçen gün, rüzgarla birlikte,
Bir zamanın hikayesi, yavaşça hatırlanır.
Her sabah, her akşam, kahveye gidenler,
Biraz daha beklerdi, belki o dönse diye.
Ama şimdi, yıllar sonra, rüzgar aynı rüzgar,
Fakat kahvedeki boşluk, hiç dolmaz.
Nikos’un ardında, bir zaman kaybolur,
Ama hatıralar, her dalgada yeniden doğar.
Bazen eski İstanbul, bazen eski bir at,
Ve bazen bir otomobilin sesi, yılların ardında...
Hadi, söyle bana, Nikos, nerelere gittiğini?
Bir zamanlar atla, şimdi sadece hatıralar kaldı.
Ve her hatıra, her anı, birer ağıt gibi,
Sonsuzluğa yükselir, sessizce ve derin.