1
Yorum
9
Beğeni
5,0
Puan
108
Okunma
Sevgili Dilara!
Her dağın her kayanın yaşanmış
acı tatlı bir hikayesi vardır derler
Anadolu’da
Ve derler ki gönülsüz giden ya da
götürülen güzel mi güzel bir gelin
varmış; saçları salkım sultan söğüdü
gözleri bahar çimeni yeşili bir gelin
aylardan haziranmış atlı düğün alayı
kuşluk vakti dağın doruğuna
kayalıklara vardığında bir rüzgar
rüzgar değil kasırga dağların taşların
uğultusu otların kokusu iniltisi
ürküntüler kişnemeler toz duman
gelin hanımın atı ürkmüş allı yeşilli
gelinlik duvakları gök yüzüne savrulmuş
gelin bir keklik gibi süzülmüş
göğe mi ağmış kayalığa mı sinmiş
sır olmuş ’ sırr-ı kadim’
İşte odur budur oraya
GELİN KAYASI denir olmuş
Ve derler ki:
gelinin dileği tutmuş olmalı
hikayeyi bilen bilmeyen her kim
oradan geçerken kayalıklardan
bir ses duyar ürperir kulak kabartır
sesi dinlemekten bakmaktan kendini
alamaz olurmuş
Ve bugün yine haziran ortalarında
güneşli yağışlı gökkuşağı’lı bir gün
keklik sesi, gözlerinin yeşili sinmiş
dağlara kayalıklara...
bulutlardan süzülen yağmur değil
onun düğün şerbeti; güneş huzmeleri
yansıyan şavkı; gökkuşağı bekaretı
alaca bulutlar uçuşan duvakları
büyüleyici şu ses onun sesi
teni okşayan esinti onun nefesi
İşte böyle gönlümün Dilarası
bak güneş batım ufkunda
dönmüş bakınıyor yanmakta olan
güneş değil çamların çırası
çiçeklerden süzülen şebnem değil
elinin gelinlik kınası bal şırası
Dedik ya vardır derler;
her dağın her kayanın
yaşanmış acı tatlı bir
hayat hikayesi
Soracak olursan: burası
İdris Dağı Gelin Kayası
Ya sen! sen neredesin
neredesin gönlümün
dikensiz gül DİLARASI
20. 10. 1998 / Elmadağ
- A r ş i v -
GELİN KAYASI
Halk söylencesinden
5.0
100% (1)