0
Yorum
8
Beğeni
5,0
Puan
149
Okunma

“Mavi cumbalı evin trabzanları altında ağlayan bir çocuğun kırılmış kanatlarıyız…”
Hayal satan tüccarın önünde bir yığın sıra var.
Yer istedim şeklen seni andıran bir kadından.
Defol dedi.
Elma şekeri kuyruğuna girdim ben de.
En sevdiğinden.
Avuçlarımda yapış yapış çaresizliğimden kalıntı medeniyet sofrası.
Boynunda bir havlu, beyaz ve oldukça kirli atletiyle mahremiyet kurallarını fiilen çiğnemek istemeyen
inşaat işçisi bir babanın hayata karşı verdiği münferit mücadelesini sevmiştim.
Can terine bulanmış muskasının kaotik olaylardan kendisini koruyacağına inanmış bir kız
çocuğunun korkusunu sevmiştim.
Ben çok şeyi, bir çok şeyi, bir yok uğruna sevmekten vazgeçtim artık.
Senin yüzünden…
Tutsağı olduğumuz her duygunun bir gün biteceğini bilmeden çıktığımız bu yolda,
Sarılacak ve kavuşacak nedenlerimizin olduğunun farkında vardık.
Ancak, karınca hiç ağustos böceğine sarılmadı çünkü ağustos böceği gururundan öldü.
Yani özetle;
Senin dudak kenarıyla güldüğüne,
Bizim buralarda ihanet diyorlar.
Senin kainat kıskandıran gülüşüne,
Bizim buralarda aciziyet diyorlar.
Ruhsatsız sevmelerim vardı benim,
Arka sokaklarında İstanbul’un, gayrı meşru kıyametlerini içime çeke çeke.
Yakama yapışan ölümsel imgelerden kurtulamadığımdan olsa gerek;
Şu her gördüğümü yalan zannedişlerim.
Sen bana,
Senden sonra hiç kimseye duyacak saygı bile bırakmadın.
Benden aldığın umuda,
Muhtaç kalasın.
Benden akıttığın gözyaşlarımın,
İçinde boğulasın.
Oldukça prezentabl insanların o samimiyetsiz hallerinin ortasında buldum kendimi.
Herkeste bir vakur duruş,
Çoğunun üzerinde enaniyetten kıyafetler,
Hiçbiri bir gecekondunun odun sobasında pişen yemeğin tadını bilmez.
Sorsan, çatalın bıçakla olan seviyesizliğinin peşinde oturmuştur o en lezzetli sofralara.
Yahu benim ne işim var dedim, kızdım kendime.
Bunlar şair dedi Şükrü abi.
Şair buluşması.
Ne kazık ama.
Şairin şiiri değil,
Yarası olur.
Senin gibi Müjgan.
Sana benzeyen.
Fakat endişelenme sakın, hiçbiri sen olmayacak kadar hafif cinayetlerin faili.
Sen bir resim sergisinin baş köşesinde duran o ahval tablonun korkunç gölgesi…
Moda sahilindeyim.
Kayaların denizle buluşmasına az kalan bir yerde ömrümü bağışlıyorum canımın en derinine.
Yan tarafta öpüşmenin kudretini yeni keşfetmiş lise çağı gençleri,
Kulağımda sazıyla türküleri yakan orta yaş sokak sanatçısı.
Bütün renklerim senmişsin,
Az önce bir şarkı sözünde anladım bunu.
“Bana kısmet değil, dizinde yatmak…”
İntiharlarımın kıymetli sebebi Müjgan.
Senden nefret etmeyi bile bana yasak kıldığın bu aşkın şirazesinde yakıyorum benliğimi.
Hiddetle terkettiğin bu hayatın, günahını vebalini bana bırakacak kadar gaddardın.
Ölümünü örttüğün ihanetin temelinde can çekişlerimi göremeyeceksin artık.
Dudaklarınla en son kavuşan olmadım belki ancak;
Cehennemin dibi olsa yerin,
Tanrı’dan yanını dileyeceğim.
Özür dilerim Müjgan.
Senin yarıda bıraktığın filmi ben biteremedim.
Hasretle…
5.0
100% (1)