3
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1753
Okunma

—neden uçmuyor şu kırlangıçlar; yoksa uçmaları mı engellenmiş?
peki, neden konuşmuyor şu yıllanmış adamlar
hani yüzlerinde çizgileriyle övünenler?
bazen de kendilerinden kaçarlar
—korkarlar
—ve ağlaşırlar,
tıpkı çocuk gibidirler hani.
Kendi aksanımla türkü söylemek,
ne kadar da suçluyum.
birileri kadar suçlu değilim ama
Hem baklava da çalmadım
—ve çimlere de basmadım yalın ayak.
sadece geceden kopardım dolunayı ve güneşi; yıkamadım sularımla
—kendi dilimde bir türkü okudum hepsi bu.
Ah Şahrud!
—beni dinliyor musun?
Ellerim fesleğen bulamaçlığında
koşuşan ne varsa hepsi bende bu akşam.
nisanın yağmur damlaları saçlarıma değerken ben;
putperest yüreğimle yangın çıkarıyorum maviden sonra…
kımız şarabıyla mavileşiyorum.
Ah Şahrud!
—sen var mısın gerçekten?
Ah! –nerelerdeyim ben böyle?
Böyleliklerim ne kadar da asi
Mutluluklarım ne kadar da kısa
—ve yaşantılarım ne kadar da abartılı, değil mi?
—olay yaratıyor şu göçmen mavilikleri.
Ah Şahrud!
—her bütünlüğümde ve her savaşımlarımda senin soluğun yükselmekte
ne kadar da garip.
2004 nisan
diyarbakır