3
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
292
Okunma

Üstâd Mecit Aktürk’ün "Sözüm meclisten içeri" şiirinden esinlenilmiştir.
Kanayan yarasına şu diyâr-ı İslâm’ın
Ne ilaç olabildik, kezâ ne pansumanız.
Unuttuk hikmetini, o Kur’ânî ahkâmın
Kitâba yaban duran yalabık müslümanız.
Tek bir saat ma’nâda, yirmibeşi maddede
Ca’mî’deki o ahlâk, lâzım meğer caddede
Fânî dünyâ sevdâsı bilmem hangi raddede
Tamâhında yatışan yalabık müslümanız.
Dünyâ dediğimiz şey; el-hâk garib bir diyâr
Zevkin hâdimi değil, hâkimidir bahtiyâr
Hak olanı bâtıldan etmek gerek ihtiyâr
Nefis putuna tapan yalabık müslümanız.
Yaşam tarzı uğruna, görmez olduk tuzağı
Çağdaş kıble adresi, müzehheb buzağı
"Sarı öküz" odakta, görmek lâzım uzağı
Seküler fularıyla yalabık müslümanız.
Soylu bir amaç için geldik oysa dünyâya
Ancak körlüğü seçtik, daldık küllüm hülyâya
Feleğe gönül koyup, sırt dönerken Hüdâ’ya
Arpalık yularında yalabık müslümanız.
Fazla kapıldık heyhât, gâh ata, gâh ineğe
Binmek varken aşk ile, o mübârek bineğe
Bu yüzden döndük işte, terse konmuş sineğe
Stokholm sendromlu yalabık müslümanız.
Kalbim temiz demeden, hele biraz durmalı
O tertemiz kalpleri(!) bir mîhenge vurmalı
Furkân’a "Fransız"ı, tam kökünden burmalı
Lâiklik kisvesiyle yalabık müslümanız.
Mel’ûn Siyonist gürûh, zendekâyı kekliyor
Ma’sûma kıyılırken, müslüm neden tekliyor
Tekkede büzülmüş de, bir Mehdî mi bekliyor
Haçlı sosu yalayan yalabık müslümanız.
Hayır gören var mı ki, şu Siyonist borsadan
Göbekli işkembeyle, kazuratlı korsadan
Hayır da gelmez billâh, kürek çeken forsadan
Ehl-i Küffâra bayan yalabık müslümanız.
Ben suçsuzum diyenler, bir de burdan buyursun
Kulun ma’sûmdur diye bırak mîzân duyursun
Körüne, sağırına, bu bâb böyle duyrulsun
Aklı kirâya veren yalabık müslümanız.
Binbir telâş içinde gerçeğe uymaz olduk
Sînedeki ziftlerden vicdânı duymaz olduk
Hasmını hısım bilip, hasma da kıymaz olduk
Târihine bî-gâne yalabık müslümanız.
Göz hedefte olmalı, ardına hiç bakmadan
Gidilmiyor ileri, gemileri yakmadan
Ve varılmıyor "Bir"e, "bin"leri bırakmadan
Îmânı laçka-laçka yalabık müslümanız.
Gerçeği sevmektir ya, dehânın olmaz şartı
Gerçek aşkıyla tartar, dehâyı ma’lûm tartı
Uyamasan da savun, en azından bir artı
Rotasını şaşıran yalabık müslümanız.
Bir dem ki rûhlar pörsük ve akıllar kirâda
Hayvana gelmiş mesaj, sanki Tûr-i Hîrâ’da
Bahâneler bol kepçe, sağlı-sollu zîrâda
Vahye kulak tıkayan yalabık müslümanız.
Eller değmez oldu, nûr-i mubîn Kitâb’a
O Yüzden mi soğudu, gönüller hak hitâba
Öğüt de kâr etmiyor, pörsük rûhlu bî-tâba
Şuûrsuz bir düstûrla yalabık müslümanız.
Öküzcene taparken molladaki hırkaya
Bölünmüş nobrân ümmet, yetmiş küsûr fırkaya
Kahkahayla gülerken her müstehcen fıkraya
Neme-lâzım kaşarı yalabık müslümanız.
Musîbetin ardında rahmeti görmez olduk
Algılar girdâbında fitne-fücûrla dolduk
O yüce Peygamberin gülbahçesinde solduk
Kıbleye ırak düşen yalabık müslümanız.
Hâk’ka vuslat, kemlikten uzak durmakla olur
Sabır dediğin unsûr, sebâtle kemâl bulur
Sabrı hafife alan, nedâmetinde ulur
Selâmı derk etmeyen yalabık müslümanız.
Oysa ki her cevirde mü’mine sabır gerek
Değil mi ki îmânla kutlu sabır müşterek
Umûdu kemirirken ye’is denen engerek
İlim-irfân fakîri yalabık müslümanız.
Felâh içimizdeymiş, aradık hep ırakta
Helâk da oradaymış sandık onu uzakta
Ve nefs denen şu mel’ûn, şeytanıyla tuzakta
"Keşke" keşmekeşinde çamurdan müslümanız!
5.0
100% (8)