4
Yorum
42
Beğeni
0,0
Puan
731
Okunma

oysa saf bir düşten doğmuştu masallarımız
yanlışı da hatayı da hayatı da aynı anda
kılı kırk yararak yaşadık
zembereği yaralı bir saat gibi
zamansız ve anlamsız kaldık
kırık bir keman teli gibi hüzünlü ve ağlak
varlığın bilincinde yok sayıldık
çevre nesnelerde
anlamını öksüren öznelerin yükleminde
yok sayıldık
vicdan azabı gibi sırıtan mahkemelerde
günün bilge yüzünde
insanlığın ezber defterinde
şiir dışında her yerde
aziz soylu çeşmelerde bile sabıkalı sayıldık
kör alfabelerden giysiler biçtiler üstümüze
büyük harflerin dininde münkir bir cüceydik
kimine göre tok bir söylenceydik
hayatın yanılgısı ve hatası
ikisi de açlık kokusuyla
bir öpücük kondurmuştu tene
kederini bir bohça gibi sırtına yüklemiş
bin yıllık bir yükün vebaliydi omuzlarımızda
acısını taşıdık viran hayallerin
yüzümüz aynı topraklarda çürümüş kefen giysileri
dışımız siyah bir fotoğraf sergisi ..
acı, bir derin uykuydu bağrımızı kemiren
eskiden kalma bir miras gibi tutunmuştu ruhumuza
bazen çekmek de ölmek de birdir orada
dünyanın duvarında
yararlı sayfaların arasında bile takısız kaldık
bu sabah da uyanamadı
yaşına sıkı sıkıya sarılmış gözler
ölümü o kadar çok iyi tanıdık ki biz
ölürken bile hiç çırpınmadık
_boran