1
Yorum
21
Beğeni
0,0
Puan
459
Okunma

zaman öldüren cümlelerden en fakiri olsun bu dizeler
sonra yine bana saati sor ...
iki nefes arasi zaman, hayat...
bana saati sor
sevdayı örselemiş yüreğin kırıkları acıttıkça kalemi
bir mecnunun ruhunda yanan alevin
dokunduğu her cümle
yakmış yıkmış çerçevesiz tüm yasakları
şimdi aralıksız
kül yağıyor el/alemin tüm sokaklarına ...
........
ömür yıllığına yazgı diye karşı duran dağlardan
kar yanığı siniyor buram buram saçlarına mevsimin
içindeki sesi öpen kuşlar yolun gölgelerinde kanat çırpıyor
ve kelebekler taşıyor kanatlarında imkansızın tüm sızılarını..
bana şimdi yeniden sor saat kaç diye
kaç karanlığın sabahı müjdelerken ayaz çarpan bir tokatın
anlatırım sana, yüzümde nasıl eskidiğini ...
gülümsemelerin en sahtesine bakan pencerelerde
kirlenirken dünya
ince aymazlıları saklayan çekmecelere gömülür kahramanlar
hiç okunmayacak hikayelerde...
bana şimdi yeniden sor saat kaç diye
ben ki
bir göç hikayesinde noktaların en sonuncusunda ki uzağım
dakikalar uzun, saniyeler bir ömür sürer anlattıkça...
belki de
buz sürersin gözlerine, görmemek için
içinde sevgi artığı var zannettiğin o mahşeri yalnızlığın
seni saran kollarında...
bana şimdi yeniden sor saat kaç diye
içinde unutulan zamanlardan derledim bizi,sadece bizi
gözlerindeki neşterin izansız sahibi
/acımıyor ki /
çocukluğunu özleyen sıradan kimsesizler yurduna on / beş kala
hayta bir sessizlik çırpınırken can havzasiında
göğüslediğindir
belki de o müthiş hayat çizgisi...
YILDIZ