0
Yorum
10
Beğeni
4,3
Puan
291
Okunma
hasar tespiti
an itibariyle her şey eskidi
siyaha batmış tarihi kalıntı
antik kahırla bırakılan
cumba evin örselenmiş ağır tahta kapısı
nasırlı avuçlarımla açıyorum
içeri attığım her adım bilinmeze giderken
inanılmaz bir hüzün süzülen
dertop olan kış uykusuna yatan
kaybolduğum nemli bir derinliğe terk edilen
boş odalarda
senden arda kalan bir iz, bir burgu ararken
dona çekilen kar
rüzgarın soluğunda sensiz mahsur kaldım
tavanından ince bir su sızıyor
küçük şıp sesleri çıkarıp
karaya vuran bir balina ydık
sular ve ruhum çekildi
incir çekirdeğini doldurmayan nedenle
ibret- i alem olduk
salonun köşesinde
ışıklar gibi kırılan suretin silin
aslı bende kaldı
yanımdayken bile
annemin sıcak çorbası gibi tütersin
holün sol tarafında küçük dar mutfak
güzel yemek kokuları gelirdi
ne elde, ne avuçta vardı
yarı aç, yarı tok
çamurlu bir yokuşun kıyısında
uzun çileli bir süreçti
pusuda bekleyen kara günler
yakamızı bir türlü bırakmadı
lokavt olan gençliğim
ne düşkündü sana be
bir yanı zindan karanlığı
/ bir yanı marmara ışıltısı
her dokunuşun bir iz bırakmış
halikarnas balıkçısı’ nın
bize hediye ettiği
gemi dümenli saatin tik takları
kalbim bunu daha fazla kaldırmaz
evin her köşesine gizlenip beklerdin
yaşamın verdiği sevinçle yanıp tutuşurduk
üzüntülerimiz
sevinçlerimiz
kavgalarımız
kirli duvarlara yaslanan
ellerinde alev alan keman
şimdi
toza toprağa batmış şarkı’ larımız
saman alevi gibi yanan sönen
bu tıkırtılar ayak sesleri
ortalık yerde kalan eşyalar
giysiler kitaplar
beynime gelen yerleşen güzel yüzün
aklımın izdüşümü
serin pencere önünde duran
ellerimizle ektiğimiz
saksıda kuruyan çiçek
kendini ormanda ağaç sanıyor
utangaç kırmızıyı yüzümüze püskürten
aşkın yansıması’ mıydı?
kendi içine dolanan gül yaprağının
iki yüzü gibiydik
heyecanın doruk noktasına ulaştığımız
/ seviştiğimiz kanepe katran sessizlik
cevherini kazıyor
bir dokunsaydın prize
hayatımızın ışıkları yanacaktı
dokunmadın
viran olmuş evin önünde
yeni yetme sevgililer selfie çekiyor
gelecek günlere hatıra olsun diye
pas tutmuş sehpa üstünde
larva’ lar tünemi
ahşap kırık çerçevede
sararan resimde kaldı birlikteliğimiz
nehre düşmüş
iki inci tanesi gözlerinle
n’ olur öyle bakma
içim dökülüyor
gel
iki oda kapısı gibi
birbirimize açılalım desem
söylenecek o kadar çok söz varken
hiç bir şey söyleyememek
kuralları ihlal ettik
sol yanım boş kaldı
söndü yürek hanümanı
aydınlıkta söylenmeyen dert
karanlıkta deva bulmaz
çürümeye terk edilen boş odalarda
aşkımızı mahşere taşırım
senden sonra
afet bölgesi ilan edilen yaşantımda
hasar tespiti
hayatım
rafa kaldırılan faili meçhul bir dosya
damar orhan özgül
5.0
75% (3)
2.0
25% (1)