Meyhane ve şaraptan kastım hayyam değildir. Zâten Hayyama atfedilen bütün rubailer de Hayyamın değildir. Hayyam, kull’un zaif ve naif olduğunü söylerken inancını da yükler. Bazı rubailer de ise isyan ve şirk vardır. Hayyam gibi bir deha kendisiyle çelişmez. Cahiliye devrinde bile araplarda şiir revaçtaydı. Farisi şair ve şiirler herkesçe malumdur. Günümüzde ise dil hem yoksullaşmış, hem de sırrını ve gücünü kaybetmiştir Birinci ve ikincı satırlar. Nabi ve fuzulilerin yetiştiği dönemlerde, dergah ve öğretisi, şarap ve meyhane olarak şiirleştirilmiştir
Ne meyhane ne şarap, ne acem ne de arap Sözün kulesi düştü, enkaz da sözcük harap Sırrı çözülemiyor, nâbinin fuzulinin Söz de ki enerjinin, esrarını aç YA RABB
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ne seherde şafak, ne de akşamda güneş Kalemin yüreği sustu, mısra da serzeniş Gayesi anlaşılamaz, Sâdi'nin Nâbî'nin Kelamın cevherini, keşfetmek güç ey AZİZ
Leyla'nın mecnunu yok, divanenin aklı kayıp Heceyi deviren aşkın, hüsranında bir kayıp Mazmunun çözülmesi, gazelin sırrı gizli Mana denen ummanı, çözsün lütfun ey RAHMAN
Ve aleyküm selam diyelim ve klavye hatalarımdan dolayı da özür dilerim. Cep Tlf tuşları bazen kelimeleri farklı atıyor...
Nasıl içim yanmasın ki değerlerim ayak altında yalan bir tarihle büyüdük... Algıların farkına 15 Temmuz'la vardık....Simsonların uzun vadede senaryolarını biz yaşadıkça gördük... Eğitim sisteminle seni kendine öyle bağımlı kılmış ki verdikleri süt tozu ve bir dilim beyaz peynirle büyüdük biz ve dahası Amerikan bizi seviyor diye atalarımıza söver nesil olduk...Amerika gibi piç bir ulus değildik ama atalarımızı inkar eden böylesi nesillere sahip olduk...ülkesine ihanet eden Avrupa'ya şikayet eden...akademisyeninden yazarına şahit olduk...Koskoca Türk uygarlığını yüz yıla sığdırdık.... Selçuklu sultanlarının canla başla aldığı bu topraklarda mezarları talan edildi ...Kemikleri tekmelendi ve en acısı köpeklerin önüne serildi... Canım yana izledim tarihin arka odası proğramlarında... Neyseki Devletimiz büyük gayretle Alaattin Keykubat ve neslini büyük bir çalışma ile ileri teknolojisiyle ete kemiğe yeniden dönüştürdü... Mesele bizlerin sizinde dediğiniz gibi sahip çıkması... Fikret'in oğlu değil Necip Fazılında dediği asımın soyu olmak gerek Hâlen dâhi algılarla darbe yapılıyor ülkeme...Rabbim yar ve yardımcımız olsun... Siyonistlere bir Musa gerekli diyorlar ben haykırıyorum Siyonistlere bir Muhammedim yeter ...
Ve aleyküm selam diyelim ve klavye hatalarımdan dolayı da özür dilerim. Cep Tlf tuşları bazen kelimeleri farklı atıyor...
Nasıl içim yanmasın ki değerlerim ayak altında yalan bir tarihle büyüdük... Algıların farkına 15 Temmuz'la vardık....Simsonların uzun vadede senaryolarını biz yaşadıkça gördük... Eğitim sisteminle seni kendine öyle bağımlı kılmış ki verdikleri süt tozu ve bir dilim beyaz peynirle büyüdük biz ve dahası Amerikan bizi seviyor diye atalarımıza söver nesil olduk...Amerika gibi piç bir ulus değildik ama atalarımızı inkar eden böylesi nesillere sahip olduk...ülkesine ihanet eden Avrupa'ya şikayet eden...akademisyeninden yazarına şahit olduk...Koskoca Türk uygarlığını yüz yıla sığdırdık.... Selçuklu sultanlarının canla başla aldığı bu topraklarda mezarları talan edildi ...Kemikleri tekmelendi ve en acısı köpeklerin önüne serildi... Canım yana izledim tarihin arka odası proğramlarında... Neyseki Devletimiz büyük gayretle Alaattin Keykubat ve neslini büyük bir çalışma ile ileri teknolojisiyle ete kemiğe yeniden dönüştürdü... Mesele bizlerin sizinde dediğiniz gibi sahip çıkması... Fikret'in oğlu değil Necip Fazılında dediği asımın soyu olmak gerek Hâlen dâhi algılarla darbe yapılıyor ülkeme...Rabbim yar ve yardımcımız olsun... Siyonistlere bir Musa gerekli diyorlar ben haykırıyorum Siyonistlere bir Muhammedim yeter ...
Farklı zamanlarda yaşayan Nabi ve Fuzuli yi zikretmedeki gayem, geniş bir zaman dilimine işaret etmektir. Dergâh ve öğretisini şarap ve meyhane ile anlatan zevat, zamanın medreselerinde yetişenlerin ne kadar bilgiyle donanımlı, ilimle mücehhez, matematik, astronomi de etkin ve yetkin bilim adamlarının yetiştiğidir. İbrahim hakkı gibi dehaların eserleri meydandadır. Saddamı küveti işgaliyle, oetadoğuyu ateşe veren amerika, ilk önce kütüphanelerdeki yazma eserleri çalmıştır. Benim çocukluğumda, şam, beyrut, ve halep dünya ticaret merkezleriydi. Bahis çok iç yakıcı ve derindir. Kocaman yüreğiniz beni heyecana getirdi. Fazla konuştum, kusura bakmayın. Selametle kardeşim
Yorumunda derin bir tarihî hüzün ve kızgınlık hissediyorum. Kitapların ve belgelerin kaybı, bilgi ve kültür mirasımızın yok olması elbette ki büyük bir acıdır. Ancak bu kayıpların ardından yeni nesillerin bilgiye erişimi ve eğitimi konusundaki eksiklikler daha da belirginleşiyor. Osmanlı'nın gayreti ve ilmi mirası elbette ki çok kıymetliydi ve bu mirası koruma ve yaşatma sorumluluğu hepimizin omuzlarında.
Rubai konusuna dönersek, birinci ve ikinci mısraların kime ait olduğuna dair kesin bilgi yatınlayan olarak gözüküyor.. Ancak önemli olan bu mısraların ifade ettiği derinlik ve anlamdır. Nabi ve Fuzuli, farklı zamanlarda yaşamış olsalar da, her ikisi de söz sanatlarında üstün yeteneklere sahip büyük şairlerdir. Sözün gücü ve enerjisi, şairlerin hangi dönemde yaşadığından bağımsız olarak, evrensel bir hakikati yansıtır.
Kaleminiz daim olsun, selametle kalın.
Rubaiyi yazan şairden ilhamla, sözün gücüyle ve hakikatin peşinde daima yürüyelim. Bilgiyi ve kültürü koruma görevimizi unutmadan, yeni nesillere aktarmak için çaba gösterelim. Allah hepimizi ilimle ve hikmetle donatsın.
Maalesef.. Ancak şunu belirteyim ki Alparslan zamanında yaşayan ömer Hayyam'ın. İran doğumlu bir farslı olduğu biliniyor.. astronomi ve Matematik üzerine bilim adamı... Kimi Sünni diyor kimi bâtınî... Allahü âlem diyelim.. Nasıl yetişsin ki bilim adamları ve divan şairleri..Osmanlının tarih kitapları kütüphanesi darma dağın edildi kütüphanedeki belgeler Bulgaristan'a artık kağıt diye satıldı.. Lakin Bulgarlar değerini görünce kütüphane yapmışlar gelde beddua etme kripto beyaz Türkler diye bilinen lere...Bir Nesli böyle bitirdiler... Sokak röportajlarında Namaz kılana soruyorlar gusulin şartlarını bilen yok.. Düşün dünyada zinada ve diğer suçlarda ilk üçe girdik Allah Osmanlı'nın gayreti için bu ülkeyi koruyor... Yoksaki bunca bananecilikle devlet çöker Kanuninin zamanında ki ulemasının sözüdür bu
Uzun olur diye yazmadım. Hikayesine de yazmayı onuttum. Osmanlı döneminde o muhteşem şairler, meyhane ve şarabı mistik manada kullanmıslar. Dergah ve öğretisini o şekilde anlatmışlardır. Günümüzde, astronum, fizikçi matematikçi yetiştiren o kurumlar yoktur. Kastım bu idi
Hikayesine yazdım kardeşim. Birinci ve ikinci mısra tamamen günümüze aittir. İki yüzlünün, arsızın, hırsızın sesi daha kalabalık ve daha gür çıkınca söz değerini yitirmiştir. O yüzdendir ki nabi ve fuzuli gibi dehalar yetişmiyor, eğer var ise de sesleri bastırılıyor. Yani günümüzde sözün bir değeri ve ağırlığı kalmadı.
Farklı zamanlarda yaşayan Nabi ve Fuzuli yi zikretmedeki gayem, geniş bir zaman dilimine işaret etmektir. Dergâh ve öğretisini şarap ve meyhane ile anlatan zevat, zamanın medreselerinde yetişenlerin ne kadar bilgiyle donanımlı, ilimle mücehhez, matematik, astronomi de etkin ve yetkin bilim adamlarının yetiştiğidir. İbrahim hakkı gibi dehaların eserleri meydandadır. Saddamı küveti işgaliyle, oetadoğuyu ateşe veren amerika, ilk önce kütüphanelerdeki yazma eserleri çalmıştır. Benim çocukluğumda, şam, beyrut, ve halep dünya ticaret merkezleriydi. Bahis çok iç yakıcı ve derindir. Kocaman yüreğiniz beni heyecana getirdi. Fazla konuştum, kusura bakmayın. Selametle kardeşim
Yorumunda derin bir tarihî hüzün ve kızgınlık hissediyorum. Kitapların ve belgelerin kaybı, bilgi ve kültür mirasımızın yok olması elbette ki büyük bir acıdır. Ancak bu kayıpların ardından yeni nesillerin bilgiye erişimi ve eğitimi konusundaki eksiklikler daha da belirginleşiyor. Osmanlı'nın gayreti ve ilmi mirası elbette ki çok kıymetliydi ve bu mirası koruma ve yaşatma sorumluluğu hepimizin omuzlarında.
Rubai konusuna dönersek, birinci ve ikinci mısraların kime ait olduğuna dair kesin bilgi yatınlayan olarak gözüküyor.. Ancak önemli olan bu mısraların ifade ettiği derinlik ve anlamdır. Nabi ve Fuzuli, farklı zamanlarda yaşamış olsalar da, her ikisi de söz sanatlarında üstün yeteneklere sahip büyük şairlerdir. Sözün gücü ve enerjisi, şairlerin hangi dönemde yaşadığından bağımsız olarak, evrensel bir hakikati yansıtır.
Kaleminiz daim olsun, selametle kalın.
Rubaiyi yazan şairden ilhamla, sözün gücüyle ve hakikatin peşinde daima yürüyelim. Bilgiyi ve kültürü koruma görevimizi unutmadan, yeni nesillere aktarmak için çaba gösterelim. Allah hepimizi ilimle ve hikmetle donatsın.
Maalesef.. Ancak şunu belirteyim ki Alparslan zamanında yaşayan ömer Hayyam'ın. İran doğumlu bir farslı olduğu biliniyor.. astronomi ve Matematik üzerine bilim adamı... Kimi Sünni diyor kimi bâtınî... Allahü âlem diyelim.. Nasıl yetişsin ki bilim adamları ve divan şairleri..Osmanlının tarih kitapları kütüphanesi darma dağın edildi kütüphanedeki belgeler Bulgaristan'a artık kağıt diye satıldı.. Lakin Bulgarlar değerini görünce kütüphane yapmışlar gelde beddua etme kripto beyaz Türkler diye bilinen lere...Bir Nesli böyle bitirdiler... Sokak röportajlarında Namaz kılana soruyorlar gusulin şartlarını bilen yok.. Düşün dünyada zinada ve diğer suçlarda ilk üçe girdik Allah Osmanlı'nın gayreti için bu ülkeyi koruyor... Yoksaki bunca bananecilikle devlet çöker Kanuninin zamanında ki ulemasının sözüdür bu
Uzun olur diye yazmadım. Hikayesine de yazmayı onuttum. Osmanlı döneminde o muhteşem şairler, meyhane ve şarabı mistik manada kullanmıslar. Dergah ve öğretisini o şekilde anlatmışlardır. Günümüzde, astronum, fizikçi matematikçi yetiştiren o kurumlar yoktur. Kastım bu idi
Hikayesine yazdım kardeşim. Birinci ve ikinci mısra tamamen günümüze aittir. İki yüzlünün, arsızın, hırsızın sesi daha kalabalık ve daha gür çıkınca söz değerini yitirmiştir. O yüzdendir ki nabi ve fuzuli gibi dehalar yetişmiyor, eğer var ise de sesleri bastırılıyor. Yani günümüzde sözün bir değeri ve ağırlığı kalmadı.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.