6
Yorum
43
Beğeni
5,0
Puan
492
Okunma

Kuru bir yaprağın sakinleriyiz
Can gidince yaprak toprağa düşer
Kendi yaramızın hâdimleriyiz
Şifayı bulmadan ölüyor beşer.
Kalpler ağır hasta, günah bulaştı
Mideler haramı tattı, alıştı
Nefisler istedi, ayaklar koştu
Kendi çukurunu kul kendi eşer.
Kimde ne var ancak yaradan bilir
Arzda garip olan, arşda sevilir
Meyvesi çok olan ağaç eğilir
Üfledikçe içi boş olan şişer...
Bıçak gibi keskin olur acı söz
Yaralar açılır yürekte göz göz
Dağlamaz kapalı yaraları köz
Lâkin bütün aşlar ateşte pişer.
Derdi deva bilip basmış bağrına
Seçemiyor doğru nedir, eğri ne
Dayamış bıçağı kendi böğrüne
Hayır bildiğinin bilmez aslı şer....
Gözün görmediği hızdadır zaman
Ne ışık görünür, ne çıkar duman
Anlarsın boğaza geldiğinde can
Dilin dönmez olur, dimağın şaşar.
Bir kapı ki öyle kolay açılmaz
Bu kapıdan sere serpe geçilmez
Bir kaderden, bir ecelden kaçılmaz
Son düzlüğe giren at hızlı koşar.
Şifa, Şâfî olan Mevlâ’nın yolu
Sünnet, çarelerin en güçlü kolu
Allah diyen, Hakk’ın sevgili kulu
Ebedî hayatı cennette yaşar.
Ey Nûrfânî ölüm yakın bil diyor
Yüreğinde şifa senin, bul diyor
Duy sesimi, doğru yöne gel diyor
Mü’min bir tuzağa, bir defa düşer.
Nûriye Akyol Görsel /15/5/2022
Görsel alıntıdır.
5.0
100% (21)