0
Yorum
11
Beğeni
0,0
Puan
275
Okunma
İstanbula her yağmur yağdığında
nefesini duyarım rüzgarın sesinde
gökten aşk yağar yavaş yavaş
ve damlalar
çamurlara karışır yolların ensesinde.
İstanbula her yağmur yağdığında
gece erken çöker, erken çeker herşeyi içine.
Ben pencerede olurum...
karanlık bir ağ gibi, ellerimle ördüğüm
dalar giderim uzaklara
gözlerinse karanlıkta tek gördüğüm.
İstanbula her yağmur yağdığında
uyku düşmanım olur,
dost bildiğim hayaline sokulurum usulca.
Şimşekler ayırır benden seni
gök kubbe yıkılır birden tepemize
gürültüler kopar gelir gökyüzünden
ve korkular mezar olur hepimize.
İstanbula her yağmur yağdığında
ekip otoları geçer pencerenin önünden
içinde tutuklu gönüller.
Yapraklar yenik düşer yerçekimine bir bir
sinsice bir gölge yaklaşır
ve içirilir aşkın şarabı dedikleri zehir.
İstanbula her yağmur yağdığında
bir şair doğar denizin kollarında.
Aşıklar sarmaş dolaş gezinir sahilde
ve binlerce şair ölür sevdanın yollarında.
İstanbula her yağmur yağdığında
damlalar süzülür içeri
gönlümün çatlaklarından.
Ruhum bulutlarda dolaşır,
gözlerimde birkaç ürkek yıldırım
sırılsıklam bir kedi geçer sokaktan
ağlamaklı sesine karışır sesim
ve o şarkı yankılanır hep kaldırım kaldırım.
İstanbula her yağmur yağdığında
ben yağarım, hüzünlerim yağar
şehrin en kuytu köşelerine
bir taksi durdurur zamanı
ve çöreklenir
beynimin en işlek caddesine o kördüğüm.
İstanbula her yağmur yağdığında
gözlerindir tek gördüğüm.