14
Yorum
24
Beğeni
5,0
Puan
732
Okunma

Bir zamanlar, kibir ve öfke bir araya geldi,
Gözleri kızgın, yürekleri buz gibi soğuktu.
Kibir, yüksek dağlarda dolaşırken,
Öfke, volkanların içinde kaynıyordu.
Kibir, kendini en büyük sanıyordu,
Dağların tepesine tırmanıp taht kurmuştu.
Öfke ise lavlarını püskürtüyordu,
Yeryüzünü kızgın kıvılcımlarla yakıyordu.
Bir gün, kibir ve öfke birbirine rastladı,
Kibir, öfkeye "Ben dağların en yücesiyim!" dedi.
Öfke ise kibrin yüzüne tükürdü,
"Senin yüksekliğin, benim sıcaklığıma yetmez!" dedi.
İşte o an, kibir ve öfke birbirine karşı geldi,
Dağlar sallandı, volkanlar patladı.
Gök gürültüsü kibirin kulağını çınlattı,
Yıldırımlar öfkenin gözlerini kamaştırdı.
Sonunda, kibir ve öfke birbirine yenildi,
Dağlar yıkıldı, volkanlar söndü.
Gökyüzü sessizleşti, yeryüzü sakinleşti,
Kibir ve öfke, birlikte yok oldular.
Belki de bu hikaye, bize bir ders verir:
Kibir ve öfke, insanın içindeki iki düşman.
Birbirine karşı gelirse, yıkım getirir,
Ama sevgi ve hoşgörüyle bir araya gelirse, barış doğar.
İnsanlık egemen olamaz mı?
Her biri kibirin kucağında
Öfkeyle yanıp kavrulurken
Yürekler donuk, soğuk
Bir ayna gibi parlayan nefret
Gözlerin ışığını söndürür.
Kibir, taht kuran zalimin ipi
Öfke, zehir saçan bir ok gibi
İnsanlık, kendine yabancı
Kurudu gönüllerin pınarı
Karanlık sardı etrafı
Umutlar solmakta,
ölüm sessizce bekliyor.
Gökyüzü kapkaranlık,
yıldızlar kayboldu
Yalnızlık sarıyor ruhu,
çaresizlik peşini bırakmıyor
Kibir ve öfke, güneşin batışını izlerken
Bir umut ışığı arar insan
Yoksa karanlık sonsuzluğa sürüklenir
Kendi yarattığı zindanda.
UMUT VE SEVGİ-NEJAT HOCA
5.0
100% (22)