3
Yorum
34
Beğeni
0,0
Puan
946
Okunma

bülbüller sürgünde
nicedir bir ulak kılığında
misl-i hazanın selâsını veriyor
her tarafta baykuşlar
kavgaları yasal sayılan
korkunun cenderesinde nefesler helaktı
her şey zehir kusan akrep soluğu kadar
soğuk ve yapışkan
üşüyorduk tövbesizliğin cehenneminde
yağmalanmış
zapt edilmiş güzelliğin rengi/efkârı
deli kızın çeyizi kadar dağınıktı
ense kökünde ey ve ah çıbanı
rahminde yabanıl sancılar
bencil bir hayata boy veriyordu
saksılarda yedi verenler
şeytanla haşır-neşir günah gibi
her gün başka bir surette çoğalıyordu
aşina olmadığımız bir yüzle
gönül darlığın ağındaydı
azabıyla fingirdeşip duruyordu
serseri bir göçebeydi hayaller
kahrolası alemin öksüz çocuklarını
yalancıktan bir öpücükle kandırmaktaydı
peygamber çiçeğinden
aşk mayalayan güneşi
kanat uçlarından koparıp yıldızları
taç yapamıyorduk ya makber karanlığına
kördüğümün macerasındaydı eller
ya diler!
onlarda mı bağlıydı
rüzgârlar değildi esen
kaynayan kumlara
yağmurlar değildi
elem hendeklerine dökülen
içinde kanlarımız var
sevinçlerimiz vardı her biri derbeder
altın çağında riyaları
şaha kaldırdığımız vakit
uyuyan tepelerimiz var
ve her şeye rağmen yaşamayı kâr bilen
ölülerimiz var sürünen
şebnem kadar inşiraha aç
_boran